Jimin elinde tuttuğu, okulun kafeteryasının çok şekerli iki kahvesiyle kampüste Jungkook'u arıyordu. onu fena halde özlemişti. bilmediği bir sebepten ötürü iki gündür okul gelmemişti. taehyung jimin'e ona mesaj atmasını söylese de atası gelmemişti.
sebebini bilmediği ve içini huzursuz eden bir hisle taehyung'u reddetmişti. ama işte şimdi elindeki kahvelerle yana yakıla onu arıyordu, mesaj atamamıştı ama sesini duymak istiyordu.
jungkook çoktan jimin'in gözlerini nasıl da büyüterek onu aradığını görmüştü zaten. küçük ellerinde tuttuğu iki karton bardağı görünce elindeki şekersiz ve acı kahvesini yanındaki çöp kutusuna bıraktı. sarı saçlının onu fark etmesini bekledi. yüzündeki minik tebessümü ise jimin gözleri üzerine düşünce sildi.
sarışın kahvelerin hafif hafif parmaklarına damlayarak yapış yapış etmesini umursamayarak adımlarını hızlandırıp jungkook'un bankına ilerledi.
''hey.''
uzun olan bankın ortasından kenara kayarken ''selam, jimin.'' diye selam verdi. boş tarafa hemen geçip kahveleri ortaya koydu jimin.
'' nasıl kahve içtiğine hiç dikkat etmediğim için şekerli kahve aldım. eğer sevmiyorsan atabilirsin, gerçekten ama gerçekten hiç sorun değil.''
''seviyorum, teşekkür ederim.''
cevap onu mutlu etmişti. çünkü o şekerli ve sütlü kahveye bayılırdı. ikisinin de sevmesi çok güzel bir ortak yöndü. jimin en güzel sohbetlerin kahve içerken yapıldığına inanıyordu. kahve içmek onun için önemliydi.
jungkook gözlerini hafif kısarak ilerdeki basket sahasını izleyen sarışına bakıyordu. hadi ama, önemli bir şey söyleyecekmişçesine koşar adımlarla gelip hiçbir laf etmeden ders arasını bitirmeyeceklerdi değil mi?
jimin biraz daha basket sahasına baktıktan sonra ciddiyetle ona bakan gözlere döndü. ''iyisin değil mi?'' bu ciddiyet karşısında biraz afallasa da başını salladı jungkook.
derin bir nefes alıp sesini azalttı. '' ben seninle vakit geçirmek istiyorum. yani bilmiyorum ne yapabiliriz ama anı biriktirmek istiyorum seninle.''
''arkadaşlar bowling oynamaya falan giderler. istersen anı biriktirmeye oradan başlayabiliriz.'' jungkook cümlesini bitirir bitirmez sarışın tüm vücudunu ona döndürdü. gözlerini onunkilere sabitledikten sonra içtenlikle uzun zamandır söylemek istediği cümleyi söyledi.
'' ben seninle arkadaş olmak istemiyorum jungkook. hiç istemedim de. seni ilk gördüğümden beri içimde olan şeylerin bir arkadaşa karşı olmayacağını biliyorum. eğer sen de beni arkadaş olarak görmeyeceksen konuş benimle. seninle arkadaş olmayı zerre istemiyorum. eğer vakit geçirdikten sonra bana karşı bir şey hissetmezsen seni anlarım, kırılmam da. her şeyi kabullenerek seninle konuşmak istiyorum.''
jungkook jimin'in gözlerindeki samimiyet ve cesaretle huzur dolu hissetti. o tatlıydı. fazlasıyla. tombul dudaklarının da sesi gibi pamuk şekerleri andırdığını fark etti.
acaba tadı nasıldı? eğer uzanıp onu tam da şu an öpseydi çocukken yediği en güzel pamuk şekerin tadını damağında hisseder miydi?
düşünceleriyle aslında çok da arkadaş olmak istemediğini fark etti.
''cumartesi saat beşte, buz pateni?''