Gece

28 1 7
                                    

Şeytanın bile kaçamayacağı günahları olurdu. Her insan gibi oda, er yada geç bedel öderdi. Gece olup karanlık çökünce, ormanda çığlıklar, iniltiler yükselirdi. Fiilen sesler gerçekti ama kasaba halkı sağır olmayı seçmişti bu konuda.

Şeytanın çocukları çığlık atıyor denilirdi. Tanrı onları kırbaçlıyor, çarmıha geriyordu. Kasaba halkı bir yandan korkarken bu işe sevinenler de vardı. İblislerin acı dolu iniltileri onlara zevk veriyordu. Alışıla gelmiş bir durumdu bu, insanlar sorgulamayı bırakmış alınan görünmez  önlem ise ormana girilmemekti.

Gök yüzü bulutluydu o gece, dolunayın yaydığı ışık ağaçları olduklarından daha ihtişamlı gösteriyordu. Genç kız kendi gölgesini takip ederek ilerledi ormanda.
Yalnız .

Ne sol dizinden akan kanın farkındaydı nede ormandaki seslerin.. öylece yürüyordu.

Epeyce yol aldıktan sonra sık ağaçları geçmiş düzlük bir alanda olduğunu farketti. Uykusundan yeni uyandırılmış gibi irkildi.  Nefesi düzensizleşirken "Hadi lan ordan"dedi.

Cehennemden sesler mi duyuyordu. Kabusmuydu neydi bu. "Gerçek değil. Hayır aklım bana oyun oynuyor." Gözlerini yumup tekrar açtı. Görüntü hala aynıydı. İnsana ait olmayan sesler ormanın az ilerisindeki evden geliyordu.

Genç kız eve doğru adımladı. Kafası yerinde değildi ve tüm bunları yalanlamaya ihtiyacı vardı yoksa akıl sağlığını yitirecekti. Her adımda kaçma isteğini bastırdı.
"Gerçek değil" Eve varana kadar tekrarladı bu kelimeyi.

Burası evden çok bir şato'yu andırıyordu. Ahşap kütüklerden yapılmış, her biri kömürle boyanmıştı adeta.

Korkudan nesefi kesildi.
Nerdeydi?
Burası neresiydi?
Niye tek gelmişti buraya?

Kaçmalıydı! Hemde hemen arkasına bakmadan kaçmalıydı. Ayaklarında derman kalmamıştı korkudan, mıhlanmıştı yerine.

"Telefonum"dedi elleriyle üstünü ararken. Yardım istemeli, gelip onu çıkarmalıydılar bu cehennemden. Nihayet telefonunu  bulduğunda yanıp sönüyordu şarjı bitmek üzereydi. iyice panikleyip son aramayı tuşladı, telefon çalıyor ama kimse açmıyordu. Gözü telefon saatine kaydı 04:30 u gösteriyordu. " kahretsin"dedi ağlayarak. Hiç bir şeyden olmasa korkudan ölecekti bu gece.

"Alo" Teyzesinin uykulu sesi kulağına gelirken hıçkırığını tutamadı. Az önce iliklerine kadar hissetmişti çaresizliği.

"Teyze yardım et" Sesini alçatabildiği kadar kıstı. "Ormandayım nasıl geldim bilmiyorum. Bir ev var hayır daha çok şato gibi. Sesler geliyor çok korkuyorum ne olur gel al beni." Kurtulmuştu sesini duyurabilmişti.

"Ne diyorsun Işıl sen?" Teyzesinin sesi korku barındırıyordu. Genç kızı iyice paniğe sürüklediğinden habersiz devam etti. "Şeytanın ini orası çabuk çık be-" telefon kapanmıştı.

"Hayır hayır" ekrana basıp tekrar açmaya çalıştı korkusu ikiye katlandı ve telefon inatla açılmıyordu.
Bir ses duydu ansızın evin içinden, büyük bir şey devrilmişti sanki. Çığlık atıp elindeki telefonu düşürdü. Koşmaya başladı düzlük bir alandaydı ve saklanabileceği tek yer evin arka tarafıydı. Arkasını görmek için omzunun üzerinden geriye bakarken tökezledi. Aydınlık olmasına rağmen önünü bile görmüyordu nihayet evin arka tarafına geçmiş kendini bir nebze de olsa gizleyebilmişti. Görmemesi hislerini körüklemiyordu soğuk duyguları hissediyordu.

Teyzesi şeytanın ini demişti ne demek ti bu? İlk defa duyuyordu. Yeni sayılmazdı bu kasabada bir o kadar da yabancıydı aslında. Burdaki ilk bir ayını ailesinin yasını tutarak odasından hiç çıkmadan geçirmişti. Geriye kalan zamanda da pek ayık gezmemiş, kimseyle ne oturup konuşmuş nede arkadaşlık kurmuştu. Bu zaman diliminde şeytanın ini adlı bir yer duymamıştı. Tek tesellisi teyzesinin yerini biliyor olmasıydı. Gelip onu alacaktı.

Ön kapının açılma sesini duydu. Biri dışarı çıkmıştı, kendini ahşap duvara yasladı. Başı eğik olduğu için dizini gördü. Üstü kanlanmıştı ve çoğu yerinde yırtıklar vardı.
Ne olmuştu böyle?
Bir şeye mi takılmıştı?

Düşüncelerini bir ses böldü ön taraftan geliyordu.
"Abi"genç bir oğlana aitti bu ses ve akabinde başka bir ses duydu. Ses tonu tüylerini ürpertmeye yetmişti. "İçeri girip kapıyı kapat. Ne olursa olsun sakın çıkma." Rica değil emirdi bu. Çığlığını duymuş olmalıydılar, şimdi de onu arıyorlardı. Dış kapı kapandı, biri içeri girdi biri dışarda kaldı.

İlk geldiğinde ki o yüksek sesli çığlıklar yerini hafif iniltilere bırakmıştı. Acı, ızdırap dolu iniltiler.O an genç kızın içinde iki duygu uyandı. Çok yanlış duygular. 'Merak' bu seslerin sahibini görmek istiyordu. Belki dokunmak. 'Şefkat' onlara sarılmak acılarını azaltmak istiyordu.

Başını ellerine yasladığında öne doğru sendelendi. Göz bebekleri büyüdü. Tanrı sesini duymuştu, yanlış görmüyorsa ellerinin altındaki ahşaptan yapılmış bir kapıydı. Biraz daha öne ittiğinde gıcırdayarak aralandı. Çok düşünmedi düşünürse yapamazdı.
Bu gece hiç bir şey normal değildi. Fantastik bir filmin az sonra öldürülecek kızıydı sanki.

Her adımında farklı bir anısı fırladı önüne. Gitme der gibi. Annesi belirdi zihninin bir köşesine, daha fazla korkabilirmiydi bu gece. Evin içine hiç bakmadı, görmüyor sadece sesleri işitiyor gibiydi. köşeyi döndüğünde az önce açtığı dış kapının kapanma sesini duymadı. Duysada fark etmezdi.

Gördüğü görüntü o kadar beklenmedik ve ürkütücüydü ki. İnanmadı. Aklı reddederken gözleri kanıtlar niteliğinde karşısına bakıyordu. Elini ağzına götürüp kendi çığlığını bastırdı. Omuzuna dokunan elden hemen önce gördüğü son  şey üç mavi gözün ona bakmasıydı. Sonrası karanlık

Beğenip yorum yaparsanız sevinirim 💕

Şeytanın İniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin