Ayın ışığı etrafı aydınlatıyordu ve buradan manzara oldukça hoş duruyordu. Hele ki ay ışığı direk Jungkook'un yüzüne vururken insanın nefesi kesiliyordu bu manzarayı izlerken.
Ne yapacağımı açıkçası bilmiyordum. Yanına gitsem bana nasıl bir tepki gösterirdi kestiremiyordum. Onu hiçbir şekilde anlayamıyordum. Kapalı bir kutu gibiydi. Açmak çok zordu.
Yine de bu kararsızlığı bir kenara bırakıp yanına oturdum. Bakışlarını bana çevirdi. Şaşkın görünmüyordu. Aslında ne hissettiğini yüzünden anlayamıyordum çünkü duygusuzca bakıyordu. Hem karanlıktı ve yüzünü görmek azıcık da olsa zordu.
"Beni nasıl buldun?" diye sorduğunda sanki ayıp bir şey sormuş gibi yaptım. "Jungkook, çiçekçiyim ben. Doğa ile konuşabiliyorum. Nerede olduğunu onlar söylediler. Böyle aptal sorularla bir daha karşılaşmak istemiyorum." dedim.
"Uu, havalıymış." dedi. Yüzünde şimdi küçük bir gülümseme vardı. O gülümserken çok güzeldi.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Şöyle bir gerçek vardı ki beni öpmüştü ve benden hoşlandığını itiraf etmişti. Pek inanamasam da yine de bu olaylar yaşanmıştı ve benim de Jungkook'a karşı olan duygularım göz ardı edilemezdi. O yüzden ondan bir adım beklemeden koluna girdim ve başımı omzuna yasladım.
Kalbim deli gibi atarken bu durumda olan tek ben değildim. Jungkook'un kalp atış seslerini buradan bile duyabiliyordum.
"Şu sıralar iyi değilsin. Anlatmak ister misin?" diye sordum. Tanrım, şuanda ölmesem iyiydi. "İsterim ama sen beni dinlemek ister misin?" diye sordu bir süre sonra. "Elbette. Kafanda dönen şeyleri merak ediyorum Jungkook." dedim.
"Ama ben nereden başlayacağımı bilmiyorum." dedi. Ne yaşamıştı ki böyle diyordu? İçim içimi yiyordu. Bu yaptıklarının altında bir neden arıyordum ama bulamıyordum. Haklı olduğunu savunuyordu ama burda bir haklılık payı göremiyordum. Her şeyden önce o bir kızın duyguları ile oynamıştı.
"Neden Rosé'ye böyle davranıyorsun?" diye sordum öncelikle. Sanki bütün olaylar ona bağlanacakmış gibi hissediyordum. "Çünkü o kötü bir kız." dedi. Yine aynı savunmayı sürüyordu önüme.
Kolundan çıkıp başımı omzundan kaldırdım. Ona baktım ve "Neden böyle düşünüyorsun?" dedim. Bana bakmıyor ve karşıya bakıyordu. "Taeyong, noonamı aldattı ya kimle aldattığını biliyor musun?" diye sordu soğuk bir sesle.
Şaşkınca Jungkook'a bakıyordum. Rosé miydi? Aslında bu kişiyi hep merak etmiştim ama bir türlü öğrenememiştim çünkü Jennie unnie onları öğrendiğinde kız yoktu. Direk Taeyong ile kavga etmişti. O günden sonra da Rosé ile uzaklaşmaya başladığını söylemişti. İşte ardından da Jungkook ile Rosé çıkmaya başlamış, Jungkook Rosé'yi rezil etmiş ve Jennie unnie ile arkadaşlıklarını bitirmesini sağlamıştı.
"Rosé miydi?" dedim. "Zeki bir kızsın Lalisa, çözeceğini biliyordum." dedi. Başımı eğdim. Bunca zaman böyle yapmasının nedeni buydu demek ki. "Söyleyebilirdin." dedim. Sinirle güldü. "O zaman noonam daha çok üzülecekti. Bunu göze alamazdım."
"Yine de böyle yapmamalıydın." dediğimde sinirle bana döndü. "O kız noonamın hayatını kararttı! Az kalsın intihar ediyordu! Sen de biliyorsun!" dedi sinirle. "Evet ama sadece Rosé bu işin içinde değildi ki! Taeyong da vardı." dedim ben de sinirle.
"Ah, o zaten dersini aldı. Hiç merak etme sen." dedi koyu bir sesle. Sesi tüylerimi ürpertmişti.
Rosé böyle bir şey yapmış olsa da bir kıza böyle davranmamalıydı. Bu oldukça yanlıştı ama bir bakıma iyi ki yapmış diyesim geliyordu çünkü Jennie unnie gerçekten çok kötü zamanlar geçirmişti. Yine de bu doğru değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barbie Doll | Lisk∞k ✔
ФанфикBilinmeyen Numara: Ablamın küçükken oynadığı Barbie bebeklerine benziyorsun. Ve ben o bebekleri hep kırardım. Lalisa Manoban x Jeon Jungkook [Texting] [Tamamlandı] Tüm hakları Ocean'ın Abis'inde saklıdır. Abis: Okyanuslarda güneş ışığının ulaşamadı...