Beyoncé - Crazy In Love (Remix)
How I'm feeling and my pride is the one to blame.
'Cause I know I don't understand.
•••
14.11.2015
Avustralya, Canberra[Kim Jennie]
"Hayır! Chae! Bunu hayatta saklayamam. Hatta şimdi söylemem lazım, millet! Bang Chr-" Ağzıma kapanan elle birlikte çatık kaşlarıyla bana bakarken kahkaha atarak eğilmiştim. O da benimle birlikte eğilirken Chris'in söylenen sesiyle diğerlerini durdurduğunu duyabiliyordum.
"Okul binasından basket sahasına gitmek iki dakika ve biz on dakikadır yürüyoruz. Çabuk gülün, mümkünse artık sadece top görmek istiyorum." Söylenmesi bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken ağzımdaki elden kurtuldum.
"Öğlen yaptığına inanama-" İkinci bir hamle gelirken bu defa Felix araya girmiş ve Chaeyoung'un belinden tutarak geri çekmişti.
"Rahat durun iki dakika. Sadece iki dakika."
"Sen sinirlenebiliyor muydun?" Gülmemi durdurup doğrulurken onun zorla yürütülmesiyle bende yürümeye başlamıştım.
"Chris de böyle. Sinirlendirmek çok zor. Ama çok iyi sinir ediyor, sık sık." Uzattığı eline çakarken Mark ve Johnny'nin beklemeden sahaya girdiğini görmüştüm. Onların aksine konuşmamızı duyan Felix gözlerini devirirken Chris ise parmağını dudağına yerleştirerek artık susmam gerektiğini işaret ediyordu.
Bunu hayatta yapmazdım, aralarında konu eksiği olmayan tek kişi olarak bol bol vakit öldürüp konuşacağımı üstüne basa basa söylemiştim.
Sonunda okulun önündeki geniş basketbol sahamıza girdiğimizde doğruca ikinci sıradaki siyah tribün koltuklarına ilerlemiştik.
Herkesin konferansta olması sayesinde bahçe bomboştu ve haliyle saha da öyleydi. Konferanstan erken ayrılmayı planlamak bile büyük bir şeydi bizim için.
Ben gelmeyip yakalanma riskine girmek istemezken el birliğiyle ikna edilmiştim. Öğrendiğim şey ise Chris'in bunu aslında sık sık yaptığı olmuştu. Pekala, sanırım aralarındaki en uslu kişiyim denebilir.
"Tut!" Üzerime atılan ceketle birlikte saçım dağılırken yüzümü buruşturdum.
"Çantanı koymaya geliyorsun fakat ceketini atmayı mı tercih ediyorsun?" Kasım ayına girecektik ve havalar yeterince erken soğumuştu. Bu halde bile ince giyiniyordu.
Kafamdaki ceketini kucağıma indirip saçlarımı düzelttim. O da bu sırada çantasını koymuş ve gömleğinin kollarını katlamaya başlamıştı. Bana cevap vermek yerine gülerken yaklaşan bir diğer bedene döndüm.
"Bazılarımız bunun kadar becerikli değil." İstemsizce gülerken Mark'ı uzattığı kollarından kendime çekerek biraz daha yaklaşmasını sağladım.
Johnny ve Felix sahada birbirlerine yardımcı olurken Chaeyoung ayarladığımız bayrakları çıkarıyordu.
Kollarını güzelce dirseklerine kadar katladığımda karşılık olarak saçlarımı karıştırıp hızlıca bir alt sıraya atlamıştı.