*Merhaba arkadaşlar fazla lafı uzatmadan hikaye ye başlıyalım* BAKALIM HİKAYE NASIL DEVAM EDİÇEK****,
-Kızım asıl bizim sana bir şey dememiz lazım!( ciddi bir yüz ifadesiyle). + Nasıl yani. -Kızım aslında sen ben ve baban bu dünyadan değiliz uzun zaman önce buraya hapsedildik senin gördüğün rüyalarda sana geleceğin bir işaretiydi yani yakında onlarda burada olurlar.(tedirgin bir yüz ifadesiyle).
+Nasıl yani biz uzaylı mıyız? yoksa . --Hayır biz uzaylı değiliz insanız ama bizim güçlerimiz.
Kafam iyicene karışmıştı kafamı iki elimin arasına alıp düşündüm yani biz bu dünyadan değiliz ama uzaylı da değiliz insanız ama özel gücümüz var yakında kimler gelecek bir kaç dakika öylece kaldım. kafamı kaldırıp annem ve babama baktım onların yüzündeki endişeyi göre biliyordum. ( derin bir iç çektikten sonra).
+Peki yakında kimler gelecek?. -Yakında bunları sana anlatacak bir kişi gelecek simdi konuşmayı burada bitirmemi gerek yarin okul gidiyorsun .
İtiraz etsem bile annem beni odama yolladı ben de odama çıkmak zorundaydım yavaşça odama giderken annem ve babam gizlice bir şeyler konuşuyorlardı ama malesef onları duyamıyordum orada fazla durmadım odama çıktım ama hala kafam anlamıyordu neyse dedim ve yatağıma girip uyumaya çalıştım tabi ki uyuyamadım da sabah oldu kalktım üstümü giyip kahvaltıya indim annem benim kahvaltımı hazırlıyordu anneme günaydın dedikten sonra kahvaltımı etim ve evden çıktım .
(*AKŞAM OKUL ÇIKIŞI*)
*Okuldan çıkmıştım güneş, şehrine kırmızı ışıklı bir gül demetleri düşüyordu.Hey gün önünden geçtiğim ama dikkatimi çekmeyi beceremeyen sıra sıra vitrinler geride kalırken, caddenin başındaki mendilci çocuk her zamanki yerine bekliyordu .Ufacık bedenindeki yükledikleri yüke rağmen gözleri içi gülen bu güzel çocuğu her gördüğümde rahat yaşadığımı görünce utanıyorum kendimden çocuğun elindeki kalan mendilleri satın aldığımda kendimce vicdanımı rahatlatıyordum ve oradan hemen uzaklaşıyordum.Çocuğu ne kadar hızlı arkamda bırakırsam o kadar çabuk unuturdum.Lakin her defasında önünden geçtiğim bozuk sokak lambası,yaptığım bu basit hesaplaşmayı yüzüme vurmak istermiş gibi altından ne zaman geçsem sönüyordu.*
*Evin kapısından içeri girdiğimde,metalik paslı bir koku evi sarmıştı.henüz kokunun etkisinden kurtulamamıştım ki kesik kesik hıçkırık sesini duyduğumda koşarak sesin geldiği yere salona gittim gördüğüm şey yüzünde korktum yerde yatan babam, başında hıçkırıklarla elindeki kana bakan annem ve ayaklarımı ıslatan babamın kanı..*
+ ANNE NELER OLUYOR?
Soruma cevap alamayınca annemi kendime çevirdim ve yüzündeki garip şekli gördüm.Tanıdık gelen bu şekillere büyük bir şaşkınlıkla bakıyorken , saniyeler içinde annemin mavi gözleri siyaha dönüşmeye başlıyordu. Yüzündeki şekiler hareket etmeye başladığında ne olduğunu anlamaya yetecek kadar zaman geçmemişti ki aniden annem boğazımı tüm gücüyle sıkmaya başladı.Beynimdeki yanma hissi artmaya başladığında gözlerim karardı tam bu sırada boynumda ki elleri gevşedi. Ciğerlerime aniden dolan havanın etkisiyle öksürmeye başladım. Annem ardı ardısı kesilmeyen cümleler sıralıyordu söylediği hiçbir şeyi algılayamıyordum.kollarımdan tutup beni sırayla.
-Hemen buradan gidiyorsun ,çalışma masamdaki günlüğü ve kutuyu al bir gün geleceklerini biliyordum, sana o gün her şeyi anlatmalıydık simdi kaç buradan (sesi endişeli ve telaşlıydı). +Ne kaçması! niçin kaçıyorum kimlerden kaçıyorum ? neler oluyor? anne. -Durup anlatacak zaman yok sana söylediklerimi yap be git merak etme güvende oluçaksın sadece beyaz kurttu bul. ve kızım seni seviyorum simdi git! **
Hızlıca salondan çıkıp annemin odasındaki günlüğü ve kutuyu alıp evden koşarak çıktığımda arkamda bıraktıklarımı düşünecek bilinçinde hiç değildim yağmurda aralıksız yağmaya devam ederken uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım tanımadiğim bilmediğim sokaklardan geçtim başımdakı ağrıyı zihnimdekileri unutmak isterdim tüm bu yaşananlar mantıklı gelmiyor tuhaf bir rüyadaymışım gibi hissediyorum gücüm tükenmişti kalbim deli gibi atmaktan yorulmuştu.yerini koca bir boşluk bırakmıştı ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Vazgeçmenin zayıflığı ve kaybettiklerimin ağırlığımı arasında bir aptal gibi duruyordum nereye gidersem gideyim kaçmakla kurtulamayacağım şeyler yaşamıştım.
************
Ayağıya kalktım, yağmurda ağırlaşan bedenimi ağır ağır hareket ettirirken,ileriden yaklaşan karartıyı daha iyi görmek için gözlerimi kıstım karanlıkta parlayan sarı gözlerini bana dikmişti . Ağırlaşan bedenimden midir kalbimden midir bilmiyorum ,yorgun ve yıpranmış bedenim kendini karanlığa bıraktı sadece duyduğum tek ses benim adımdı ve aniden etraf karardı.
Bir süre sonra bilinçim yerine geldi karşımda tanımadığım insanlar bana sakin bir şekilde bakıyordu .
***********
Buraya geleli 1 ay olmuştu zaman ne çabuk geçtiğini anlamamıştım en turafida buraya hiç yabancı değildim sanki kendimi burada farklı hissetmiyordum .***BİR HAFTA SONRA***
Köyde tuhaf bir şey oluyordu herkes çok tedirkin ve korkuyor sanki biri ya da birileri gelicekti ve köy halkı onlardan korkuyordu bir süre sonra koyun başı yanıma geldi .
Başkan
-hemen konuya giricem onlar köye gelmek üzeriler ve bu demek istemezdim ama sende tehlikedesin seni burdan çıkarmamız lazım onlar seni bulmadan olduğun yere gitmen lazim kendi benliginin ait olduğu yere orda kimse sana dokunamaz.
********************
(Bir hafta sonra.)Köye kara şövalyeler geldi herkes endişe ve korku halinde yaşlı ve çocukları güvenle kaçıyorlar di geride kalanlarsa savaşiyorlardi bende savaşmak istedim beni zorla oradan uzaklaştırdılar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Kızılkuş
Science-FictionAnnesi ona ne anlata çaktı. sizce bu hikaye nasıl devam ediçek ?