Little Luna - the Glass
Yemek aperatiflerini getiren garsona başımla teşekkür ettikten sonra olduğum yerde kıpırdandım. Gerilmeme gerektirecek bir şeyin olmadığını biliyordum ama her nedense bunu önleyemiyordum.
Abim ve Elizabeth her buluşmaya ve etkinliğe beni de davet ediyor, hayır desem bile ısrar ediyorlar ve günün sonunu kendimi onların yanında buluyordum. Bunu yapmalarının nedenini anlıyordum ama kendilerine vakit ayırmaları gerekiyordu. Liseden beri başka bir şehirde okuduğum için burada neredeyse hiç arkadaşım yoktu ve onlarda yalnız kalmamam için elinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Öyle davranmasalar bile kendimi fazlalık gibi hissediyordum.
Bu sefer de öğlen yemeği için güzel bir mekanda buluşmuştuk. Elizabeth'in arkadaşı Julia da yanımızdaydı. Julia'nın bir gözü oynadığı çataldayken, telefon kulağında bir süredir aradığı kişinin çağrısını açmasını bekliyordu. Dışarı nefesini verdiğinde karşı kişi açmış olacak ki yüksek bir tonda konuşmaya başladı.
''Neredesin sen? Siparişleri verdik bile.'' Karşı tarafı dinledikten sonra kaşları havaya kalktı. ''Geceden kalmasın ve yeni uyandın, öyle mi? Tanrı aşkına Tyler akşam olmak üzere.''
Aradığı kişinin Tyler olduğunu bilmiyordum. Onu bir süredir görmemiştim.
''Bugün buluşacağımızı biliyordun ve buna rağmen bu saate kadar uyanamayacak ne yaşadın bilmek istemiyorum. Senin gelememelerinden bıktım usandım. Hayır, benimle tatlı tatlı konuşmayı deneme, seni affetmiyorum.'' diyerek çağrıyı sonlandırdı. Önündeki tabaktan mantarlı tapası alıp ağzına attı ve çiğnerken ''Siktiğimin Tyler'ı!'' diye homurdandı.
Abimin kolunun altında oturan Elizabeth ağzını açmışken Julia parmağını kaldırıp konuşmasına izin vermedi. ''Sen onu kolaylıkla affedebilirsin ama ben edemem tatlım. Bu beni ilk ekmesi değil.'' diye devam etti.
Bu üçlünün yakın arkadaş olduklarını biliyordum ama Julia'nın bu kadar kızmasını kolaylıkla yanlış yere çekebilirdim. Belki de o ve Tyler farklı bir ilişki içerisindelerdi. Yine de bir şey bilmeyip kafamda kurmak istemiyordum.
Elizabeth elinde olan kadehini gözünün önüne getirdi ve hafifçe salladı. Sallanan şarabı burnuna götürüp kokladıktan sonra bir yudum aldı. Yüzünde oyunbaz bir ifade varken dudaklarını araladı. ''Pekala, affetmem diyorsun ama Tyler'ın birkaç hediyesine ve güzel sözüne tav olmana ne demeli?
Julia bu sözlere bir anlık gülse de hızla ciddi ifadesine geri döndü. ''Bunu o zaman konuşuruz, şu an sinirliyim.''
Belki de onlar hakkında doğru tahminde bulunmuştum. Eğer düşündüğüm gibiyse Tyler'ın bana karşı tutumunu biliyor muydu? Emin değildim ve bu konu hakkında fazla düşünmek istemiyordum.
Önümdeki tapastan bir tane alıp çiğnerken gözüm iştah açıcı kroketteydi. Sabah kahvaltı etmemiştim ve şu an önüme ne koyulsa yerdim.
''Ana yemekleri şimdi söyleyelim mi, ne dersiniz?''
Kafamı kaldırdığımda abimle göz göze geldik. Gülümsedim. Aç olduğumu anlamış, bu yüzden sormuş olmalıydı. Diğerlerinden onaylarcasına sesler çıktığında garsonu çağırıp siparişleri söyledik. Sohbet eşliğinde geçen zamanla yemeklerimizi yemiş, hesabı ödeyip mekandan çıkmıştık.
Abimin arabasının önünde kahve içmek için hangi mekana geçiş yapalım konuşmasını yaparken bir anda onu gördüm. Kafamı öylesine çevirmiştim, odağım netleşmemişken saniyeler geçmişti ama onu fark ettiğimde kaldırımda yürüyordu. Üzerinde bedenine yapışan beyaz bir tişört, siyah kot pantolon ve omzunun üstünden tuttuğu kot ceketi vardı. Güneş gözlüklerinin ardından nereye baktığını bilmiyordum ama buraya doğru geliyordu. Onu ilk ben fark etmiş olmalıydım çünkü diğerleri kaldıkları yerden konuşmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEARTTHROB
Teen FictionBeautiful, passionate and as crazy as I was. I think about her smell, her taste, her skin searching mine. 25.07.2019 Lolita'nın devamı niteliğindedir.