Kırık kanadıyla pes etmeden yolculuğuna devam ediyordu minik kuş. Ne kadar çok yorulsada devam etmesi gerekiyordu. Kanatlarını iyice açtı ve usulca süzüldü denizin üstünde.
Süzüldü, süzüldü... Ama dinlenmesi gerekiyordu kanadı kırık kuşun çünkü kanadı o kadar çok acımıştı ki artık kanadını hissetmiyordu. Etrafına göz gezdirdi minik kuş ama ortada dinlenecek bir yer bile yoktu. Her yer deniz, her yer bilinmezlikti. Acı içinde tekrar kanat çırptı ve uçmaya devam etti. Bir süre sonra yorgunluktan, acıdan dayanacak gücü kalmadı ve usulca gözlerini kapattı minik kuş. Artık canı acımıyordu kanadı kırık kuşun, artık hiçbir şey hissetmiyordu.
Minik kuş denize teslim olmuştu...Hastaneye adım atar atmaz, çantamı acilde kıza müdahale ederken unuttuğumu hatırladım ve oraya doğru ilerledim. Çantamı unuttuğum yerde bulamayınca ufak çaplı bir kalp krizi geçirecektim ki arkamdan bir ses geldi "Çantan bende.". O sesin geldiği yöne doğru kendimi çevirdim. Şimdi bana doğru yürüyordu. Tam karşıma geldiğinde aramızda bir adım vardı. Hemen önümde duran kişiye "Çantamın sizde ne işi var!?"diyerek sinirlendiğimi belli ettim. Bu şekilde tepki vermem çok doğalmış gibi bir de sırıtmaya başladı Ares Bey." Sakin ol Malvina, sadece senin çantan olduğunu hatırladım ve bir şey olmasın diye almak istedim. Sen ortalıkta yoktun. Unuttuğun belliydi."dedi. Aslında sinirlenmem çok aptalcaydı, bunun farkındaydım. Ama telefonum çantanın içinde ve her ne kadar Erinyes Hanım'ın ismini değiştirsem bile onun beni arama fikri kalbimin atışını hızlandırıyordu. Çantamı unuttuğum için her şeyi berbat edebilirdim.
Derin bir nefes alıp" Bu şekilde çıkıştığım için gerçekten özür dilerim. Çok zor bir gün geçirdim de."dedim.
"Anladım, anlatmak istersen dinlerim asi kız."
Sakin ol Malvina, işinin ilk günü, derin nefes al,anneni düşün,sinirlenme kızım,sakin ol...diye içimden konuşmaya başladım.
"Gerek yok, çantama sahip çıktığınız için teşekkür ederim, iyi akşamlar."
"Önemli değil Malvina, iyi akşamlar."
Tam ilerleyecektim ki sabah adının Zemheri olduğunu bildiğim kişinin neden bir hışımla Ares Bey'e sinirlendiği aklıma geldi. Gerçekten o kadar sinirlenmişti ki gözlerinden ateş çıktığını söyleyebilirim.
" Bir şey sorabilir miyim? Tabi sakıncası yoksa?"
"Soracağın şeye bağlı,sor bakalım. Dur tahmin edeyim, bir kız arkadaşım falan var mı , onu soracaksın değil mi? Ya da biriyle yatıp yatmadığımı?"
Gözlerim fal taşı gibi açılmış, üstelik bu söylediği şey yüzümü kızartmıştı. Bu adam hep böyle miydi?" Kiminle nasıl bir ilişki yaşadığınız beni ilgilendirmiyor ve merak da etmiyorum. Buna emin olabilirsiniz. Sabah Zemheri yani sizin asistanınıza sizin dediğiniz şeyleri ilettim. Lakin kendisi sinirlenip hem çalışanlardan birini endişelendirdi hem de size küfür etti. Pardon ama bu adam sizin asistanınız değil mi? Yani zaten görevi bu değil mi? Bu şekilde davranması hiç hoş değil. Tabi yine siz bilirsiniz ama bence bir uyarın o kadın gerçekten ondan korkmuştu. Bunu size söylemem gerektiğini düşündüm."
Ares Bey o kadar büyük bir kahkaha attı ki bir an ne olduğunu idrak edemedim ve dediğim şeylerin komik mi olduğunu düşündüm. Dediğim şeyler komik değildi. Bundan emindim, peki neden bu denli bir kahkaha atmıştı ki?
" Kusura bakma Malvina bir an kendimi kontrol edemedim. Evet Zemheri benim asistanım ama o biraz sinirlidir. Sen onun kusuruna bakma."
"Peki siz daha iyi bilirsiniz. İyi akşamlar tekrardan."dedikten sonra hastaneden çıktım ve tam karşımda duran kahve dükkanına gözüm takıldı. Bence bir sade kahve içebilirdim. Zaten en fazla ne kadar sürerdi ki bir kahve içmek? Kahve dükkanına girdiğimde geçen oturduğum yerde Zemheri'yi göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Onu görmemiş gibi yaparak başka bir masaya geçtim ve garsona sade kahve getirmesini söyledim. Şansa hava çiselemeye başlamıştı. Kahvemi içerken dışarıyı izlemeye başladım. Kahve ve yağmur birleşimi beni o kadar çok mutlu ediyordu ki kelimeler kifayetsiz kalır desem yanlış olmaz sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
General FictionÖnümde iki çıkış kapısı vardı... Birinde kor bir ateş... Diğerinde cenneti bile kıskandıracak kadar güzel bir yer... Tercih yapmak zorundaydım. Ya kor ateşte onunla yanacaktım ya da onsuz bir cennette yaşayacaktım. ARAFTAYDIM...