10

50.4K 4.1K 2.2K
                                    

"Sana da Yoongi ve Jungkook son günlerde bir şeyler karıştırıyorlarmış gibi geliyor mu?"

Biten derslerimizin ardından çıktığım sınıfın kapısında beni bekleyen Jimin ile koridorda yürüyorduk. Bugün ki derslerim çok uzundu ve saatlerce otursam da hem bedenim hemde beynim yoruluyordu. Üstelik yaklaşan final sınavlarına da çalışmam gerekiyordu. Ruh gibiydim ancak Jimin'in dedikleri ile derin bir nefes alarak kendime gelmeye çalışmıştım.

"Ne gibi bir şeyler?" dediğimde omuz silkmişti.

"Bilmiyorum, sadece sürekli fısır fısır konuşuyorlar ve biz ne zaman yanlarına gitsek hemen susuyorlar, fark etmiyor musun?"

Bu sefer omuz silken taraf bendim. "Bizde sürekli fısır fısır konuşuyoruz Jiminie. Onlarında kendi özel hayatları vardı gittikleri yerde. Belki orayla alaka bir şeyler falandır." dediğimde söylediklerimi düşünüyor olmalı ki birkaç saniye sessiz kalmıştı.

"O zaman neden şüpheli davranıyorlar?"

Saçlarımı karıştırırken bir yandan da cevapladım onu. "Bence sana öyle geliyor."

Tekrar omuz silktiğinde konuyu kapattığımızı anlamıştım. "Hadi bize gidelim zaten sende yorgun görünüyorsun."

Sonunda okuldan çıkmayı başarmış ve bahçeye çıkarak çıkışa yürümeye başlamıştık. Her ne kadar Jimin ile gidip dünde göremediğim Jungkook'u görmek istesem de annemle olan son olaydan sonra eve daha fazla uğramaya çalışıyordum. Yaptığından pişman mıydı anlamıyordum çünkü eve girdiğimde bana bakıyor ve sonrasında tekrar yaptığı işe dönüyordu. Bu sıralar evde deli gibi temizlik yapmaya başlamıştı. Buna da anlam veremiyordum ama sorsam da cevap vermeyeceğini bildiğim için sormuyordum.

"Gelemem Jimin. Dün ders çıkışında Hobi defteriyle beraber benim senaryo kağıdını da almış. Bugünde derse gelmedi gidip ondan senaryoyu almam lazım. İki gün sonra seçmeler var biliyorsun." Dediğimde kocaman bir off çekmişti.

"Gitmesen olmaz mı? Dün hyungum seni sordu nerede diye."

Engel olamadığım kocaman bir gülümseme yüzüme yayılırken Jimin koluma vurmuştu. "Şu yüze bak ya, nasılda zevkten dört köşesin!"

"Yoo hiçte değilim." diye inkar etsem de Jimin beni tanıyordu. Beni sorması hoşuma gitmişti.

"Zaten geçen gün ne olduğunu da anlatmıyorsun. Gecesinde seni çıplak gören abimle sabahında resmen flörtleşiyordunuz."

Ağzımdan kaçan kıkırdamama engel olamazken "Flörtleşiyorduk, değil mi?" diye mırıldanmıştım. Uzun zaman sonra duygusal anlamda bir şeyler hissediyor olmak güzeldi. Sanki hayatımın en güzel zamanları gibiydi.

O gün olanları hatırladıkça yüzüm yanıyor, kan akışım hızlanıyordu. Resmen bulutlu gökyüzümde bir güneş gibi açmıştı bu çocuk. Hiçbir şey yapmasa bile beni gülümsetebiliyordu.

Jimin kocaman gözleri eşliğinde bağırmaya başladığında yerimden sıçrayarak şaşkın bir şekilde ona bakmaya başlamıştım.

"Aigoo, resmen seni çıplak görmesine değilde flörtleşiyor olmanıza takıldın! Şimdiye kadar kızarıp bozarman lazımdı. Sen iyice bana benzemeye başlamışsın!" Kahkaha attığında onu izlemeye bir son vermiş yavaş adımlarla yanından uzaklaşmıştım. Delirmişti iyice.

"Gel buraya, kaçma!" diye arkamda bağırdığında ise ona dönerek dil çıkarmıştım. Koşarak yanıma gelmiş ve "Hobi'nin yanından sonra bize gel bari." Diyerek sızlanmıştı. Jimin sızlandığında tüm vücuduyla sızlandığı için vücudunu sağa sola sallayarak bir yandan da minik elleriyle beni ittiriyordu.

called me | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin