hisler tükenir, törpülenir duygular

81 19 6
                                    







"Seninle geçirdiğim bütün anları göz kırpışlarına kadar öyle net hatırlıyorum ki Baekhyun, bazen bu beni çıldırtıyor. Dünya üzerinde böylesine güzel bir varlığın benim kollarımda uyuyor olması diyordum içimden, ne zaman o küçük bedeninle yanıma kıvrılsan nasıl mümkün olabilir? İkinci karşılaşmamızın tesadüf olmadığını biliyor muydun? Bunu sana hiç anlattım mı sevgilim? Sen ve senin olduğun her an çok net ama bazen sana söyleyip söylemediğimden emin olmadığım düşüncelerim peydahlanıyor zihnimde ve ben ne yapacağımı şaşırıyorum. Baekhyun bunu bilmeli, bunu mutlaka öğrenmeli diye kendimi yiyip bitirdiğim anlardan birinde beni pür dikkat dinlediğin zamanları hatırlıyorum. Hani gözlerini bile ayırmadan oturur saatlerce dinlerdin ya beni, bazen dizlerine yatırırdın saçlarımda gezinirdi o güzel narin ellerin bazen kucağımda uyuyakalır bazen de sadece bakışlarınla okşardın ruhumu... Ne söylersem söyleyeyim senin için her kelimem öylesine önemliydi ki... Sonra sana yine kelimelerimle ulaşmak istiyorum ama aramalarıma cevap vermiyorsun, mesajlarımı görmüyorsun, her çaldığım kapı boşluğa açılıyor. Bilseydin o anlardan birisi son iletişimimiz olacak kendini saklamazdın benden biliyorum sevgilim ama kendini suçlamanı ya da böyle bir anı mahvettiğini düşünmeni istemiyorum. Bana ne yapıyorsan hak ediyorum. Senden geldiği sürece senin yokluğun bile yatıştırıyor ruhumu. O yüzden yazıyorum ya işte bu mektupları sana, muhtemelen bu leş kokan dünyaya memnuniyetsiz bir şekilde de olsa bırakacağım bedenimi bulan kişi sen olacağından özür dilemek için, seni geride bırakmanın içimdeki her şeyi nasıl alıp götürdüğünü ve nasıl bomboş kaldığımı sana anlatabilmek için. O ruhsuz bedeni değil çok sevdiğin kelimelerimi bırakıyorum sana sevgilim, affet beni."

Elimdeki kalın kâğıt yığınını evimdeki büyük pencerenin önüne bıraktım. Derin bir nefes almak istedim ama başarılı olamadım. Bugün sanki yeterince dolmamış gibi gözlerim yine gözyaşlarım akmak için hazırdı. Ne çok tükettin beni Chanyeol, nasıl affedeyim seni?

Junmyeon ve Sehun'un evinde fazla kalmamış birkaç kadeh bir şeyler içip sonra mahcup bir şekilde izin istemiştim. Anlamışlardı karşı da çıkmamışlardı ama daha çok kalmamı istediklerini biliyordum. Onları da Chanyeol'e yaptığım gibi bensiz bırakmıştım ama arkadaşlarıma haksızlık ediyordum.

Chanyeol ilişkimizin ilerleyen zamanlarında ikinci karşılaşmamızın tamamıyla öyle gözükse bile kesinlikle tesadüf olmadığını anlatmıştı yine dizlerime yatırıp saçlarını okşadığım anlardan birisiydi. Chanyeol'ün karşısına geçip seni geçtim yıllar geçmiş üstünden bak nasıl canlı senin hatıraların zihnimde demek istiyordum. Bak nasıl da hatırlıyorum her bir ayrıntısını, günün hangi vaktinde olduğunu, televizyonda en sevdiğimiz filmin akan jeneriğini hatta tekli koltuğa rastgele atılmış kırmızı montunu bile hatırlıyorum Chanyeol demek istiyordum.

İkinci karşılaşmamız Chanyeol'ün benim afişimi duvardan alıp karanlığın içinde kaybolduğu o günden tam on yedi gün sonra gerçekleşmişti. Sonradan öğrendiğim kadarıyla o da tıpkı benim gibi saymıştı günleri. Elimde değildi, kalbim dolup taşıyordu sanki. Bir kere daha görsem Chanyeol'ü bütün cevapsız sorularım onun gözlerinde yanıt bulacak, huzursuzluklarım dinecek, git gide uzayan aradan dolayı ağırlaşan ruhum hafifleyecekti, hissedebiliyordum ki öyle de oldu.

O boğucu bahar havasının üzerimize bıraktığı o boğucu nem ve yağmurun ortasında Chanyeol ile karşılaştığımda yeniden doğmuş gibiydim. Mutluydum, işte o halim neşe saçabilirdi etrafa. Durmadan kahkaha atabilirdim hem de bunu hissederek yapardım. Uzun ve yorucu bir atölye dersinden çıkmış yağan yağmura inat yavaş adımlarla kampüste yürüyordum. Kalbim birazdan bir şeyler olacağını hissetmiş gibi boğazımda atıyordu. Hava sıcaktı ve yağmur bir nimet gibi düşüyordu ayaklarımın ucuna.

the night we met // chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin