3

82 17 52
                                    


"Anlat. Bilmek istiyorum" gencin olabildiğince duygudan uzak ama altında yine de saklayamadığı arzu dolu sesi geniş alanda yankılandı. Uzun boylu olanın gözlerinde adeta şükreden bir bakış vardı.

"Her şeyden önce bilmelisin ki, sadece bu anlatacaklarım gerçek tamam mı? Bana inanmalıs-"

"Uzatma, anlat dedim." dedi dişlerinin arasından karşısındakine.

"Pekala, öyleyse açık konuşacağım. Sen bizim krallığımızın veliahtısın Yoongi."

Uzun zaman sonra belki de ilk defa bu kadar büyük bir kahkaha attı Yoongi. Gülüşüyle tizleşen sesi metal duvarlara çarpıp soğuk mekanın içinde çınlıyordu. Durmuş karşısındakini ciddi ciddi dinlemişti bir de, kamera şakası falan olmalıydı. Dakikalar geçmesine rağmen kendisi hala bu saçma espriye gülerken, karşısında son derece ciddi bir surat ifadesiyle bakan adama ilişti gözü. Şakası varmış gibi görünmüyordu. Kahkahaları yavaş yavaş dindi, en sonunda yüzünde bir gülümsemenin hayaleti kaldı sadece.

"Ne yani karşıma geçmiş ciddi olduğunu mu söylüyorsun?" diye sordu.

"Hayatının bir anlamı var, olan bütün bu şeylerin bir sebebi var. Kaderin bu ve sen bundan kaçamazsın. Sen gücü elinde tutansın, sadece yardıma ihtiyacın var. Geldiğimiz yerde insanların sana ihtiyacı var."  Adamın bu kadar ciddiyetle konuşması, söylediği şeyler allak bullak ediyordu Yoongi'nin kafasını. Hayatında anormallikler olduğunu kabul ediyordu ama krallık? Hadi ama fantezi filmindeler miydi sanki. Böyle şeyler gerçek olmazdı. Yine de merakını diri tutan bazı şeyler vardı. 

"Ailemden bahsettin. Annem ve babam, onlar nerede?". Hoseok'un yüzünde bu sefer tam anlamıyla bir hüzün olduğu belliydi. Yavaşça boğazını temizledi. 

"Öldüler, ikisi de." dedi oldukça kısık bir sesle. Ölmüş kralına duyduğu hürmet ve sevgi her ifadesinden belli oluyordu. Yoongi ise küstahça sırıtıyordu karşısındaki adama. Dinleyip anlamaya çalışması bile gerçekten hataydı. 

"Güzel hikaye bay havuç kafa, zırvalarını kendine sakla. Ben gidiyorum." dedi ve büyük metal kapıya doğru yürümeye başladı. Hayatı hakkında atıp tutulmasını yeterince dinlediğini düşünüyordu. Bileğine sarılan soğuk ellerle aniden arkaya çekildi; karşısındaki adam onun sırtını duvara yaslamış, ateş saçan gözlerle kendisine bakıyordu.

"Baban senin yüzünden öldü. Küstahlık yapmayı bırak ve bir şeyleri öğren artık. Bunca yıldır kendinden uzak yaşıyorsun. Bu şeyler sensin Yoongi, bunlar senin gerçekliğin. Ve sen bunlara inanmak zorundasın. " çığırından çıkmışa benziyordu. Yoongi'yi koltuklardan birine sürükleyerek oturttu, kendisini de karşısına attı. Gözlerini kapatıp sakinleştikten sonra sözlerine devam etti. Yoongi ise biraz tırsmıştı açıkçası, sesini çıkarmıyordu.

"Krallık, çok güzel bir yerdi. İnsanlar mutluydu, ailen mutluydu, huzur vardı. Mutlu ve sevgiyle büyütüldün. Asil bir prens olarak yetiştirildin. Annen çok güzel bir kadındı, beline kadar kahverengi saçları, seninki gibi ince bir yüzü vardı. Herkese karşı sevgi doluydu ve hep gülümserdi. Baban hem zeki hem de cesur bir adamdı. Seni hep çok sevdi. Krallıkta her şey yolundaydı İki yıl öncesine kadar. Bundan, buraya göre iki yıl önce, bir savaş çıktı. Tehovera'nın askerleri şehri gece habersizce kuşattı. Göz kırpmadan can aldılar, evleri yaktılar, insanları öldürdüler, aileleri paramparça ettiler. Demir zırhlar içinde askerler pis kahkahalar atarken, krallık gittikçe büyüyen bir ateş topuna dönüştü. İnsanların çığlıkları, korkuları...O gece Yüce Saray'ın kapısına kadar geldiler. " genç adam yutkundu hafifçe. Eskide kalmış o kara günün hatıraları canını yakıyordu besbelli.

Royal | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin