t r u s t

130 13 20
                                    

i always trust you

Genç adam sinirliydi.

Hiç olmadığı kadar sinirliydi.

Mori'nin ona eve git dediği ilk günün

gecesi, hızla geri dönmek zorunda

kalmıştı. Ama siniri buna değildi. Gerçi

siniri olduğu da söylenemezdi. Kelimenin

tam anlamı ile iki belki üç duyguyu aynı

anda yaşıyordu. Kalbi yerinden fırlayacak

gibi atıyordu. Bu saatte ne otobüs ne de

metro vardı. Genç adam var gücü ile

koşuyordu. Aslında taksi çağırabilir di.

Fakat şuan taksi bekliycek kadar sabırlı

değildi. Dalgalı saçları yağmurda

ıslanmaktan anlına yapışmıştı. Hastaneye

vardığında iki haftadır gidip geldiği hatta

geceleri bazen orada geçirdiği odaya

koşmaya başladı. Gecenin üç buçuğu-

hayır saat dörde geliyordu. Asansörü

beklemek isterdi, fakat şuan ne durmak,

nede gecikmek istiyordu. Asansörün

yukarı çıkmasını beklerken hareketsiz

kalmak bile onu sinirlendiriyordu. Üçüncü

kattaki odaya merdivenleri ikili ikili

çıkarken ara sıra sendelemesini bile

önemsemiyordu. Şuan sadece onun o

melek sesini duymak, kendine has

kokusunu içine çekmek istiyordu. Genç

adam bunların hayalini kurarken çoktan

geldiğini fark etti. Uzun koridorun sonuna

doğru tanıdık yüz ile bir süredir yüz göz

oldukları doktoru gördü, fakat

görmedide.  Şuan etrafta insanlar vardı

ama hepsi karanlıktı. Gözleri sadece onu

arıyordu. Kapıyı tıktıklamadan veya onu

tutmaya çalışan elleri umursamadan,

🖇️ 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘨𝘢𝘳𝘥𝘦𝘯/ ִֶָ  ꒷꒦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin