26

1.4K 99 101
                                    

Bazı anlar vardır, insan ne yapacağını bilemez ve büyük bir telaş içinde olur. Yapacağı şeyi bilse en iyi şekilde yapar fakat bilmediği için yalnızca kendini yorar. Tam olarak o anlardan birindeydim; odamın içinde dolanıyor ve ara ara aynanın karşısında kendimi izliyordum, daha çok titreyen bedenimi.

Kyungsoo benimle görüşmek istiyordu.

Do Kyungsoo.

Benimle.

Asla gerçekleşmeyeceğini bildiğim için hayal dünyamda en güzel şekilde yaşattığım insan. Beni rüyasında gördüğünü, beni merak ettiğini, benim için endişelendiğini ve benimle görüşmek istediğini söylemişti.

Ben ne yapıyordum?

Elbette hiçbir şey!

Odamı bilmem kaçıncı kez turlarken ne yapmam gerektiğini düşünüyor ve delirmemeye çalışıyordum.

Hiçbir zaman onu göreceğimi, onunla konuşabileceğimi düşünmemiştim. Bu yüzden 'eğer karşılaşsak ne söylerdim' gibi klişe şeyleri hayal etme gereği bile duymamıştım. Keşke hayal etseydim diyordum, en azından birkaç şey söyleyebilirdim karşısında.

Utangaç biri olduğumu söylemiş miydim? Dünyadaki en utangaç insanlardan yalnızca biriyim. Arkadaşlarımın yanında ne kadar rahat olursam olayım, onlardan başka biriyle merhabalaşamıyordum bile.

Ufak bir örnek vermem gerekirse.. Sigara içip çakmağımı elimde döndürürken bir oğlan yanıma gelmiş ve gülümseyerek çakmağımın olup olmadığını sormuştu. Normal bir insan çakmağını uzatır, gülümser, çakmağını kullanmasının sorun olmadığını söyler. Normal bir insan değildim, olamazdım da. O gün o oğlana dik dik baktıktan sonra maalesef demiştim yalnızca. Maalesef çakmağım yok sevgili oğlan, elimde döndürdüğüm şey aslında telefon, sigaramı taşları birbirine sürterek çıkardığım kıvılcımla yaktım.. Aynen öyle, tamamen mantıksız.

Kendimi suçladığım kadar oğlanı da suçluyordum aslında. Madem çakmağı görüyorsun ve ona ihtiyacın var, niye kullanıp kullanamayacağını sormuyorsun ki? Var mı dersen yok derim tabii, kullanabilir miyim desene yahu..

Bu gibi birçok olay yaşadım şimdiye kadar. Küpen çok tatlıymış diyen bir kıza seninki de demem gibi.. Kızın kulakları delik değildi, anlıyorsunuzdur umarım.

Neyse ki arkadaşlarım beni yalnız bırakmıyordu, özellikle Junmyeon. Eğer tek çocuk olmasaydım abimin Junmyeon olması gerekirdi. Ondan daha güzel abilik yapabilecek kimse yoktur dünyada, biriciğim benim..

Şu an ona sarılmak istiyordum, hatta ağlayarak ondan yardım istemek ve ne yapacağımı sormak..

Ama aradığımda telefonu Sehun iti açmış ve çocuk yetiştirme yurdunda olduklarını, bebeklerin uyku saatine kadar orada olacaklarını söylemişti. Meğer Sehun iti o kadar da it değilmiş, sık sık o tür yerleri ziyaret edip kimsesiz çocuklarla ilgileniyormuş. Junmyeon'un grupta yaptığı ima da pek dokunmuş ona.

Junmyeon onu sevdiği için şanslı falan değildi, yanlış anlaşılmasın. Pek sevmem Sehun'u, iki tane iyi özelliği ya vardır ya yoktur.

Geçenlerde ben Kyungsoo için bağıra bağıra ağlarken Minseok beni sakinleştirmeye çalışıyordu, Junmyeon ise bir çözüm yolu bulmaya çalışıyordu. Sehun ne yapıyordu, tahmin edin.

Rastgele tanıştığı bir kızla telefonla konuşuyordu ve bana sessiz olmamı söylüyordu.

Sessiz olmamı.

Ağlarken.

Acı çekerken.

Paşa torununun keyfine bakın hele..

He's Dreaming / KaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin