10. "jungkook."[pjmn]
jiminisevmiyorum:
geleceğim
ama bir arkadaşımı da getirebilir miyim?
yalnız başıma çok gerilirimpjmn:
görüldü.
>>[njkim]
pjmn:
gelecek
NAMJOON, GWLECEK
GELECEK
ama arkadaşını da getirmek istiyor
TAMAM DİYECEĞİM
diyebilir miyim?
hyungnim🥺askim
SADECE İKİ KÜÇÜK KIZ
HİÇBİR SORUN ÇIKMAYACAK
TAMAM MInjkim:
ya sen benim
başımın belası mısın ya
jimin
olmaz
arkadaş falan yokpjmn:
tüh
o zaman şarkı yazmayı bırakıyorum
şimdi adamlara ne hesap vereceğini
sevgili menajerim düşünür
:)njkim:
park jimin.pjmn:
kim namjoon.njkim:
İYİ
NE YAPARSAN YAP
ama o kızlar dışarı görüntü sızdırırsa
seni mahvederim?pjmn:
SENİ
SEVİYORUM
<<[jiminisevmiyorum]
pjmn:
tamam!
tamam kabul...
gel.
arkadaşınla gel.jiminisevmiyorum:
ne zaman?pjmn:
cuma gecesi
ailenden izin alabilir misin?jiminisevmiyorum:
ailemden izin almam!pjmn:
sıkıntı çıkartma başıma :)jiminisevmiyorum:
SEN GEVŞEMEYE BAŞLADIN YİNEpjmn:
tamam tamam!
detayları yazacağım.***
"jeon jungkook'muş ismi." dedi jimin. "bu bir erkek ismi değil mi?" kaşları çatılırken menajerine sorar gözlerle bakıyordu.
namjoon az evvel takım elbisesinin ceketinden çıkarttığı kalemi yerine geri koyarken söyledi. "jimin senin adın da bir sürü kadında var." alkolsüz kokteyllerden birini tek yudumda içti. "giriş listesine ismini yazdırdım."
ortam çok kalabalık değildi. jimin'in henüz piyasaya sürülmemiş şarkılarından biri çalıyordu. beyaz ağırlıklı düzenlenmiş teras geniş bir bar ve pahalı atıştırmalıklarla süslenmişti.
jimin'in gözleri kapıdaydı. yaklaşık altmış katlı binanın en üst katında, hafif bir rüzgârla saçları dalgalanırken gözleri o'nun bedenini gördü.
tıpkı bir film sahnesi gibi.
yavaşlayan dünya ve sesi kesilen insanlar.
her şey bulanık, bir beden hariç. o, en net görünen şeydi bu karmaşıklıkta. bu adamın kim olduğundan bir haber şekilde gözünü bile kırpmadan bakmaya devam etti. jimin'in dünyasının dönüşünü sekteye uğratan bu genç adam kimdi?
insanlar hareket ediyordu. ama etmiyordu. her şey uyuşmuştu. jimin kendisini on yaşında unuttuğu tanrı'nın önünde dua ediyormuş gibi hissetti. o'nun gözleri etrafa korkakça, belki de endişeyle gezinirken, jimin o adam tarafından kutsandığını hissetti.
yutkundu. gözleri yavaşça açılıp kapanırken bile bir telaş vardı içinde. o bir büyü ürünü gibi görünen çocuk yok olacak diye korktu jimin.
o'nun gözlerinin kendisine bakmasını diledi. orada bunun için yanıp tutuştu.
park jimin bir arabanın altında ezilmiş gibi hissediyordu. onu o ezildiği yerden çıkaran namjoon'un omzundan sarsması olmuştu.
"jimin?"
"hm?" namjoon'u cevaplarken bile gözleri hâlâ o'na bakıyordu. çekmek ne mümkündü.
"jungkook diyorum. gelmiş."
terasın öbür ucunda dikilen koca gözlü çocuğun irisleri jimin'inkilerle buluşmuştu tam bu anda.
jimin bir kez daha sarsılmıştı. dünya ile bağını bir daha kopardı bu bakışlar. içinde nefrete sarılmış bir arzu vardı o gözlerin. jimin'in arzularının yakasına yapışmıştı, tüm nefretiyle.
"jungkook..." diye fısıldadı jimin.
namjoon ise ne yapacağını bilmeden bir genç adama bir de menajeri olduğu idolüne bakıyordu.
jimin aklından akıp dudaklarına kayan onca cümleyi bir çırpıda sıralarken gözleri hâlâ nefretçisinin yüzündeydi. hepsi, ilhâmı bulduğu nefretçisinin yüzündendi.
"yedi günahı gözlerinin içi gibi bilmek istedim."
jungkook jimin'e doğru bir adım attı. herkes sustu sanki, dünya dilsiz kaldı.
"bana bir günahkâr olmak için doğduğumu hatırlattın."
jungkook gözlerini yavaşça kırptı. jimin acı çekiyor gibi yutkundu o vakit.
"tanrı'yı unutmanın bedelini senin kirpiklerini göğsümde taşımakla mı çekecektim?"
jungkook, jimin'in karşısında dikildi.
"sevgilim, tanrı'm, bağışlayıcım, yedi günahın ibadet olduğu bir dünyada yeniden karşılaşmak isterim."
-
jikook'a ölürüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hater or lover 愛 jikook
Fanfictionjimin'in hater'ı en büyük ilhâmı olmuştu. not: kitapta dom/bottom diye bir ayrım yok.