Tek bir kelimeden binlerce anlam cıkardıgım günler de oldu, yazılan uzun cümleleri görmezden geldigim günlerde. İnsanlara inanmaya calışmaktan yoruldum. Hayatıma giren her yeni insan, yeni bir yük benim icin.
Aynı şarkılarda agladık, aynı gecelerde sabahladık, Aynı duraklarda bekledik, aynı yagmurlarda ıslandık, aynı günlere uyandık, aynı otobüslere bindik. Aynı yollardan gectik, aynı filmleri izledik.. Aynı günlerde aramadık birbirimizi, telefonun ucunda, köşe başında, durakta.. Biz aynı şeyleri yaşadık, aynı şeyleri unutamadık.. Vesaire, vesaire, vesaire.. Biz bir dönem birlikte yaptıgımız şeyleri ayrı ayrı yapmaya devam ettik, kısaca yaşamaya.. Yaşama yapışamamaya.. Bir süre sonra birlikte yapmayı hayal ettigimiz, ama sadece hayal ettigimiz her şeyi, yine aynı zamanlarda ayrı ayrı yaptık. Ben inat dedim. Sen gurur yaptın. Aşk’ın adı kaldı yalnızca, asılı, havada..
Tahammül sınırım coktan aşıldıgından beri insanlarla daha az görüşmeye, hislerimi acmamaya ve tugla tugla duvar örmeye başladım. Beni sıkıntıya sokacak insanları ve durumları elimin tersiyle ittim, pişman degilim.
Sevdiginiz insanı kırarsanız, bir zaman sonra onu bulamazsınız. O her şeyini bildiginiz bir yabancı haline gelir. Cünkü kırgınlık insanı degişmek zorunda bırakır.
Dupduru sevmenin kölesiyim; karşılıklı güven, sacma sapan kıskanclık ve ayrılıklar yok, oturup günün nasıl gectigini konuşmak, beraber güzel yerleri ziyaret etmek. O kadar muazzam ki. Cok sevmeler bunun yanında halt etmiş.
Benim gönlümde ülken varken, onun gönlünde kücük kent kasabası olmaktan ileri gidemeyeceksin, biliyorsun.