"Çok özledim, artık yanına gelmek istiyorum. "
Katsuki yüzünü kırıştırdı, fazla duygusala bağlayan kocasına düz bir bakış atıp saçlarını eliyle geriya taradı.
"Daha bir hafta oldu Eijirou."
Telefonun diğer tarafındaki genç sayılabilecek yetişkin, kafasını geriye yaslayıp derin bir nefes verdi.
"Olsun, çok özledim."
Sarışın gülümsedi, bu beklenmedik hareket bulunduğu loş ışıklı ortamda yüzü çok görünmesede evinden uzak olan adamın kalbini ısıttı, gerçekten aşıktı.Eijirou'nun gidişinin 1 ay sonrası
...
Saat akşam beşi gösterip kreşteki öğrencilerin sayısı azalmaya başladığında genelde ailesi en son gelen çocuktan enerjik bir ses yükselmesiyle yanına ilerledi öğretmen.
"Öğretmenim!"Kısa kahverengi saçlı kadın 3 yaşında olan çocuğa yaklaşıp yanına oturdu. Daha iki üç aydır geliyor olmasına rağmen diğer çocukları ve günün büyük çoğunluğunda bulunduğu yeri çabuk benimsemişti. O sorunlu lise arkadaşının çocuğu olmasına rağmen şaşılacak derecede mazlumdu, istisnalar harici.
"Bakalım küçük Bakugou ne söyleyecekmiş?"Çocuk gözlerini büyütüp heyecanla yerinde zıplarken, soracağı sorunun cevabını her ne kadar tahmin etse de eğer sormazsa dışarıda saklanan kocaman dinazorların kendisini kaçıracağını düşünüyordu.
"Öğretmenim, bugün babam mı gelecek babişim mi?"Genç kadının yüzü düştü, son haftalarda çok sık duyduğu soruyu işittiğinde ailesini aramaya aklına not ederek çocuğa döndü, her seferinde yaptığı bilmemezlik oyununu tekrarladı soran bir ifadeyle.
"Hmm, sarı saçlı olan baban mıydı babişin miydi?"Bıkmışlıkla cevap verdi her zamankinin aksine. Öğretmeninin kafasında tahtaların eksik olduğuna kanat getirmişti artık. Babası, babişi bir şeyi unuttuğunda hep öyle derdi. "Olmayan kafanda tahta kalmadı Eijirou."
"Babam öğretmenim."
Başını anlamış gibi aşağı yukarı salladı ve karşısındaki çocuğun ellerini tutup ayağa kalktı"O zaman bugünde baban gelecek."
Simsiyah saçlı çocuğun yüzü düşmüş öğretmenine teşekkür etmiş ve arkasındaki küçük masalardan birine oturmuştu.
"Hideki?"
Gözleri, çantasını izlemeyi bırakıp şaşkınlıkla asıl adını söyleyen öğretmenine döndü.
"Efendim öğretmenim?"
Anlayışla yaklaştı bu sefer küçük çocuğa gözlerinde ufak bir buğu oluşurken;
"Sen babişini çok mu özledin? "
Çocuk soruyla afallayıp anlamadığını belli ederek saf saf etrafına bakındı.
"Özlemek ne demek öğretmenim?"
Dudağının kenarı burukça yana kayarken tekrar dizleri üzerine çöküp ellerini tuttu.
"Özlemek, birini uzun süre görmediğin zaman onu çok görmek istemek gibi bir şeydir."Aydınlanmış gibi parladı hangi babasından aldığı belli olmayan kırmızı gözleri. Bunu akşam babişine söylemek için şimdiden sabırsızlanmıştı.
"Evet öğretmenim, babişim çok özledim, sanırım."
Her açıldığında şarkı söyleyen kapıdan yükselen sesle tekrar ayağa kalktı genç kadın.
Tahmin ettiği veli içeri girdiğinde arkasındaki oyuncak rafına yaslanıp gözlerini yaklaşan adama ve ona doğru koşan Hideki'ye dikti. Adam çocuğunun ayakkabılarını giydirirken öğretmene döndü."Uraraka biraz geç oluyor ama kusura bakma artık."
Önemsiz olduğunu belli etmek için kafasını iki yana sallarken olabildiği en ciddi şekilde kollarını birbirine bağlayarak sordu.
"Kirishima ne zaman çocuğuna vakit ayıracak?"
Bakugou gözlerini büyütüp susmasını işaret etti. O artık bir şeyleri anlayabilecek yaştaydı. Her sözcüğe ayrı baskı yaparken oğlunun gözlerinin içine baktı.
"Babişimiz yakında gelecek değil mi oğlum?"
Olması gerektiği gibi çocuk saflığında onayladı iki yetişkinin arasında kalmış Hideki.
"Evet baba!"
Polyanacılığını Eijirodan aldığına şükredip bozuntuya vermeden devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sillage|Bakushima
Fiksi PenggemarKapıdan gözlerini ovuşturarak giren Hideki sağa sola çarparak yatağa ulaşınca ellerini yorganın üzerine koyup yukarı çekilmeyi bekledi. Kollarından tutulup havaya kaldırıldığında gözlerini açtı, kırmızı saçlı babasını gördüğünde ağzını aralayıp hayr...