Şirinlerin Hayatı..

14.5K 250 148
                                    

Uzun uzun yıllar önce ormanın derinliklerinde küçük sevimli mavi yaratıkların yaşadığı gizli bir köy vardı. Onlar kendilerine şirinler derlerdi. Çok iyidiler, mutfakta aşçı, yatakta geyşa, sahada ön libero, Beyoğlu'nda İstanbul beyfendisi, Angara'da bebe, Street Fighter'da ryu ve ken'diler.. Ve sonra korkunç büyücü gargamel vardı o kötüydü..

Şirinler, amaçsız bir çiftleşme sonucu ortaya çıkmış böyle mavi mavi ortalıkta gezen küçük varlıklarmış.

Bu şirinlerin renkleri yaşadığı ortama ve aile bağlarına göre değişiklik gösteriyormuş. Bazı şirinlerin renkleri daha turkuaz gibi açık renklere sahipken tam tersi lacivert renkli şirinlerinde sayısı hayli fazlaymış.

Ama benim sizlere hikayede bahsedeceğim kısım, anadoluda yaşamış ve renkleri de normal tondaki mavi olan ünlü şirinlerdir..

Çocukları eğlendirmek için kamera karşısına çıkan bu ünlü şirinlerin sloganı ise "Eğer iyi bir çocuk olursan bir gün sen de şirinleri görebilirsin"miş ama bu söz, hayal gücünü ağlatan bir çocuk tarafından "lan madem iyiley goğebiliyo gaygamel ne ayak ozaman pejevenk" diyerek çürümüştür.

O çocukta da nasıl bi düşünce sistemi varsa artık yıllardır oynayan ve herkes tarafından 7'den 70'e izlenebilecek olan bu çizgi filmi iki dakikada yüzüne bakılmaz hale getirdi. Çocuk bildiğin tek başına darbe yapmış. :)

Neyse biz konumuza geri dönelim.

Yerleşik hayatları olan bu şirinler, çatısına kadar boyalı, içini herkesin kendisine göre düzenlediği 1+1 sobalı bildiğin öğrenci evi olan mantarlardan oluşan bir köyde yaşarlarmış.

Bu köydeki şirinlerin çok sevdikleri ve baba şefkati göstermesinden dolayı aksakallı ve diğerlerinden farklı olarak marka giyinen şirin babanın adı belli olmuştur.

Diğer şirinlere de ilk başlarda yaptığı işlere göre isim veren şirin baba, alkolik şirinle takıldığı günlerde de isim vermekten çekinmezmiş. Bu yüzden köyde Budamı şirin, asdwq şirin, çilek suyu şirin, çarpar şirin, öpücem şirin gibi isimlere sahip şirinler geziyormuş. Budamı şirin ve arkadaşları, saçma isimlerden dolayı şirin babayı iyi bi dövmüşler.

Dayak yediğini de sarhoş olduğu için pek hatırlamayan ve iki gün sonra fark eden şirin baba kafasına koyarak alkolü bırakmış ve artık sadece özel günlerde birer kadeh çilek suyu içmeye başlamış.

Bu şirinler düğün dernek harici, mutluluklarını da meydan'a yaktıkları ateşin etrafında halay çekerek dile getirirlermiş. Şirin baba halay başı olarak halayı başlattıktan bi süre sonra nidalı şirine bırakırmış..

Yine herzamanki gibi sıradan bir güne başlayan şirin baba evinde uzanarak müzik dinlemek istemiş ve karadeniz'in Ricky Martin'i olan Davut Güloğlu'dan Katula katula şarkısını dinlemeye başlamış.  Dinledikçe hareketlenen Şirin baba omuzlarının hakimiyetini kaybetmeye başlar ve en sonunda dayanamayıp ula ula ula diyerek kendini dışarı atmış.

Şirin kıraathanesinden adamları çağırıp meydanda Davut Güloğlu eşliğinde horona başlamışlar..

Şirin babanın bu huyuna alışkın olan şirinler de normal bir şekilde karşılayarak işlerine devam etmişler..

Sakar şirin, budamı şirin, miyop şirin ve şakacı şirin beraber köyden uzaklaşarak çilek ve böğürtlen toplamaya çıkmışlar. Bi süre sonra miyop şirin arkadaşlarını kaybeder ve bir ağacın altına oturarak şarkı mırıldanmaya başlar. Diğer şirinler miyop şirinin kaybolduğunu anlayarak hemen aramak için sırtlarına çilekeri yükledikleri gibi ormanda dolaşmaya başlamışlar ve birden gargamel ortaya çıkmış. Çok kolay bi şekilde yakaladığı şirinleri, topladıkları çileklerle beraber alıp şatosuna giden gargamel yolda da şirinlere "güzel oldu bu, çilek reçelimde bitmek üzereydi" diyip ihehehe gibi gülerek eve getirmiş..

Miyop şirin ise gargamelden şüphelenir ve hemen köye koşar. Şirin baba'ya bu durumu anlatır. Şirinler "Şirin baba hadi şatoyu basalım, zaman kaybetmeden hemen şirinleyelim." Ve "Senin tayfan olalım, alanını vuralım" gibi sözlerinin üzerine şirin baba "sakin olun şirinlerim, öfkeyle kalkan zararla oturur, at binenin kılıç kuşananın, bakarsan bağ bakmazsan.." gibi şeyler söylerken şirinlerin hepsi gaza gelerek kürdanları kaptığı gibi şatoya gitmiş.

Şatonun önüne geldiklerinde ise amigo şirin eşliğinde "ooooo şşttt biiir ikiii üüüç gargamel olmuyo kı*** başın oynuyooo gargamel olmuyoo kı*** başın oynuyoo!!!" gibi bağırmaya başlamışlar. Şirinler ellerinde kürdanlar kendilerini kaptırmış şekilde bağırırken gargamel hepsini yakalayıp yemiş..

Çok mu ani oldu :) ama baya yemiş pis gargamel.

Koca köyde tek başına kaldığını sanan şirin baba meydana doğru başı eğik "ben söylemiştim şirinlerim" diyerek ilerlemiş. Meydanda bir taşın üzerine oturmuş ve üzgün bir hali olan Cahit Sıtkı şirini görür ve usulca yanına oturmuş.

Şirin baba ile birer çilek suyu içen Cahit Sıtkı şirin içlenip şu şiiri okumuş..

"Memleket isterim ne başta gargamel, ne içte azman korkusu olsun.

Memleket isterim yer mavi, dal mavi, tarla mavi, buralar böyle hep mavi olsun."

Bu şiirden çok etkilenen şirin baba içmeye devam eder ve ikiside sarhoş olmuşlar.. Cahit Sıtkı şirinin "o bu değil de büyüksün be şirin baba" gibi sözlerinden sonra sızıp kalmışlar..

Bitti..
Diğer hikayelerde görüşmek üzere kendinize iyi bakın tammam? :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞirinlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin