Başlangıç

4 0 0
                                    

Arkadaşlar yıllar sonra tekrar bir kitap yazmaya karar verdim. Elbet hatalarım olacaktır. Yorumlarda bunlardan bahsederseniz düzeltmeye çalışırım.
Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben Can, artık 23 yaşındayım. Antalya'da  yaşıyorum. Motosiklet sürmek şu hayattaki en büyük tutkum haline geldi. Bundan ötürü motorlarla ilgili bir hikaye istedim. Koskoca mecrada sağlam yazılmış sadece bir adet motosiklet kitabı olması biraz dokundu ve böyle bir karar aldım. Umarım beğenirsiniz. Ana karakter ben olucam. Bazen kendi başımdan geçen olayları da eklemeyi düşünüyorum. İyi eğlenceler.

Uzun zaman sonra istediğim olmuştu. Yıllardır kendime ait bir motosikletim olsun isterdim sonunda hedefime ulaştım.  18 yaşıma bastıktan birkaç gün sonra kendime hediye niyetine sıfır km bir Yamaha WR125 almıştım. ilk kendime ait motorum buydu. daha öncesinde sırf motosiklet sürebilmek için paketçi olmuştum. Ve en sonunda kendime ait bir motorum olmuştu. Tabii daha öncesinde motor sürdüğüm için kask ve eldivenim vardı. Hemen bindim motoruma, önce benzin almaya sonrada çevre yoluna indim. Gidebildiğim en yüksek hızda arabaların arasından seyretmeye  başladım. Ama unuttuğum bir şey vardı, henüz ehliyetim dahi yoktu. Bu olay kafama dank edince hemen ara sokaklardan mahalleme geri döndüm. Motoru ailemden gizli almıştım bu yüzden arkadaşımın evinin arka bahçesindeki kilere koydum. eve döndüm ve kara kara düşünmeye başladım. Diyelim ki paket motorunda yakalanırsam ne diyeceğim belliydi: ''Abi, paketçi abi yetişemedi, o yüzden ben çıktım tek seferlik.''.  Ama bu motor şahsi bir motordu ve polis görürse kesin durdururdu. Bu düşüncelerle uyuya kalmıştım.

Sabah her zamanki gibi erkenden kalkıp yürüyerek işe gitmeye başladım. Alışkanlıklardan kolay vazgeçilmiyor tabii. Allah'tan kısa bir sürede fark ettim hatamı ve geri dönüp motorumu aldım. doğruca işyerine gittim. Evet kabul ediyorum yolda biraz apaçilik yaptım. Ama kesinlikle tehlikeli bir durum oluşmasına mahal vermeden. iş yerine vardığım anda mesaim başladı ve akşam 22:00 da bitti. Hemen motoruma atlayıp Ercan Abinin yanına gitmeye başladım. Ercan abide motorcuydu.  Benim iki teker aşkımı açığa çıkaran kişidir. Onunda güzel bir kırlangıç kasa Yamaha YZF R6'sı vardı. Hızla dükkana doğru sürüyordum. Kendisine hızla yaklaşan bu yabancı motoru görünce refleks olarak eline beysbol sopasını aldı ve bir anda ayağa fırladı. Ercan abiyi o halde görünce bende koktum, freni koyduğum gibi arada 10 - 15 metre kala durdum ve kaskımı çıkardım. Beni görünce rahatladı ve ikimizde derin bir nefes aldık. Allah'ın selamını vererek yanına yaklaştım ve motorumu park ettim. Yanına varınca elini sıktım ve tekrardan selamlaştık. Dükkanın önündeki ufak tabureye oturduğum anda çay içip içmeyeceğimi sordu, bende olur manasında kafamı salladım. içerden bir bardak kapıp geldi ve çayımı doldurdu. Çayımdan ilk yudumu alır almaz sordum;

-Abi neden öyle ayağa fırladın ya?

-Boş ver abim uzun hikaye sonra anlatırım. Hem önce sen anlat bakiyim kimden aldın motoru. Hangi yarım akıllı sana motorunu emanet etti.

-Abi valla ayıp ediyorsun, bu güne kadar hangi emanetine bir zarar geldi. Alındım valla. Hem motor benim.

-Ne? Motor senin mi? Nasıl lan? Ne ara aldın? Nerden aldın? vs. vs.

-Reis bi sakin ol yaaa (jsdvolhjdsvb). Evet motor benim ve dün akşam iş çıkışı aldım. Bende yeni motor ne yapılması gerektiğini en iyi sen bilirsin diye sana geldim.

-.............

-Abiii ne oldu ya?

-Emin olamadım, çalmadın dimi lan?

-Eyvallah abi. Sana da eyvallah. 

Tam ayağa kalkıp kaskımı aldığım anda şaka yaptığını dile getirerek kolumdan tutup geri oturttu. Biraz muhabbet ettikten sonra al içeri bi bakalım dedi. Motoru içeri aldım. Ercan abi motoru biraz inceledikten birazda bakım yaptıktan sonra, ''Maşallah, tekerine taş değmesin'' dedi. Sonra tekrar dükkanın önüne oturduk. Tekrar muhabbete daldık, bir süre sonra tekrardan neden öyle aniden ayağa fırladığını sordum. Ercan Abide anlatmaya başladı. Günlerden birgün şehir içinde turlarken bir cross grubuna denk gelmiş. Ve bu grup yolu tamamen kaplayıp kimsenin geçmesine izin vermiyormuş. Ercan abide açıklığı bulunca bu avelleri sollayıp motoru tekere almış. E tabi gruptakiler yediremeyip Ercan abiyi kovalamaya başlamış. ufacık bir kovalamadan sonra tabii ki hiçimse Ercan abiye yetişememiş. Ama fark etmediği iki şey varmış. 

1- Bu grup Antalya'nın en sert, en acımasız motor grubuymuş.

2- Plakayı kapatmayı unutmuş.

Bu fark edemediği iki şey yüzünden bir süredir Ercan abinin peşindelermiş. Beni de onlardan biri sanmış. Bu hikayenin anlatılmayan ayrıntıları olduğu biliyordum, ama saygımdan Ercan abiye bir şey diyemedim.  Ama bu olayın peşini bırakmaya niyetim yoktu. Beni bu denli eğitmiş, kendi oğluymuş gibi seven abimi üç beş başı boş serseriye kaptıramazdım.

Gece yarısı dükkanı kapatıp yol aldık. MarkAntalya'nın orda birbirimizden ayrılıp evlere dağıldık. Mahalleye girmek üzereyken ufacık aynamdan fark ettiğim yüksek ve tek far, iyice dikkatimi çekti. Uzun zamandır arkamdaydı. Takip mi ediliyordum? Yoksa sadece Ercan abinin anlattığı olayın etkisinde mi kalmıştım?

Bir sonraki bölümde: 

-Eyvahhhh şimdi s*çtık abi bass!!!

-(2 el silah sesi) Öldürmemiz şart mı? Sakat bıraksak olmaz mı?

................................................................................................................................................................

Umarım beğenirsiniz. Sınır koymak falan bana saçma geliyor. Dilenci değilim ama varsa bi votenizi alırım. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 25, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TutkuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin