08

296 40 42
                                    

"O kim?"

Minho şüpheyle kaşlarını kaldırdı.

Felix "içeri gel!" diye bağırdı. Seungmin ve Minho'nun içini rahatlattı.

"Tanrı aşkına, sesin çok yüksek çıkıyor," Minho karnını tutarak dramatik bir şekilde iç çekti.

Kapı birkaç saniye sonra açıldı ve bir erkek içeri girdi. kapüşonunu çıkardı ve Changbin ortaya çıktı.

"Merhaba Changbin!" Seungmin arkadaşını selamladı, sonra Felix.

"Naber sürtükler?" Changbin karşılık verdi. Minho zayıf bir şekilde kıkırdadı,

Changbin kıkırdamaya doğru döndü ve yüzü şok içindeydi.

Minho'nun yüzü... içinde bir acı başladığını hissetti. Boğazında bir yumru hissetti. o ve Minho gerçekten yakınlar. Ama son zamanlarda birbirlerine zaman ayıramamışlardı.

Minho'nun yanına koştu ve ona sıkıca sarıldı. Minho, Changbin'in duyduğu ve anında bıraktığı hafif bir sızlanma çıkardı. Biraz burnunu çekti.

Ne söyleyeceğini bilmiyordu. İyi olup olmadığını sormak istemedi çünkü belli ki değil. Neden üzgün olduğunu bilmediği için üzgün olduğunu söylemek istemedi.

"Um, nasılsın dostum." aklına gelen tek şey.
diğeri ona küçük bir gülümseme verdi. "Duygusal olarak, iyi. Fiziksel olarak, çok öyle değil." odadaki herkes güldü. O an kapının açıldığını duydum. Hyunjin'di.

"Üzgünüm birisi aradı." güldü, beceriksizce boynunu kaşıdı.

"Sorun değil," dedi Minho kısık bir sesle.

"Belki de gitmeliyiz," dedi Seungmin.

"İyi fikir." erkek arkadaşı kabul etti.

"Seni görmeye geleceğiz" ve bununla birlikte sadece odada Hyunjin ve Minho kaldı.

Hyunjin telefonunu çıkarıp Changbin'e mesaj attı.

Hyunjean

beni böyle bırakmaya nasıl cüret edersin

emo kid

bu senin iyi dostluğun içindi.

Hyunjean

tam anlamıyla sana tahammül edemiyorum, sen benim eve dönüş yolumdun biliyorsun.

emo kid

öyle miydim? :)))

Hyunjin alay güldü ve telefonunu kapattı. dikişlerini kaşıyan Minho'ya baktı.

"Dikişlerinle uğraşmamalısın. Muhtemelen daha çok mikrop kapacaktır."

Minho onlarla uğraşmayı bıraktı ve 'oh' çekti, genç olana bakmıyordu.

Ortam garipti. İkisi de düşündü.

"Eee, iyi misin ya da ne olduğunu sormamdan rahatsız olur musun?, ve şey komada falan olmadığına sevindim,"

Hyunjin garip bir şekilde dedi.

(Ç/N: Tanrı aşkına aşıksında bu kadarda mal mal davranılmazki çocuğum.)

Minho konuşmadı ama gülümsedi. "O çok tatlı," diye düşündü Minho yüksek sesle.

Hyunjin'in gözleri büyüdü. Sonra sırıtmaya başladı. Büyük olanın neden sırıttığı konusunda kafası karışmıştı, sonra gerçekler ona çarptı. yüzü kızardı ve yüzünü dikişli eliyle kapattı.

Minho bir çığlık attı. Gözyaşları akarken. "aptal, aptal, aptal, aptal." Minho ağlarken yüksek sesle söyledi. eli acıdan zonklamaya başladı.

Hyunjin, Minho'ya koştu. gömleğinin etek ucu ile gözyaşlarını silmeye başladı. Minho'yu susturarak bunun bir kaza olduğunu söyledi.

(Ç/N: Biz zaten tatlı kelimesini hep yanlışlıkla söyleriz dkdkdkd)

Minho sakinleşti. Hyunjin parmaklarını Minho'nun saçında gezdiriyordu ve bu onu sakinleştirdi.

Hyunjin, Minho'nun eline küçük öpücükler kondurdu. Büyük olan yine konuşmadı ama gülümsedi. ve biraz kızardı. Hyunjin kötü bir çocuk havası vermişti başlarda ama gerçekte o gelmiş geçmiş en tatlı insandı.

Minho ve Hyunjin konuştu. Saatlerce. En rastlantısal şeyler hakkında. Hyunjin, Minho'nun elini tutarak yanında bekliyordu.

Bir süre sonra sonunda Minho uykuya dalmıştı. Hyunjin bunu gördü ve yüzünde gülümseyle alnına öpücük kondurdu.

"Lee Minho'dan hoşlandığımı düşünüyorum."

--

missing your face | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin