Dream ve George iletişim kurmanın daha farklı yollarını bulmuşlardı. George'un aklına kendisi bulabilsin diye Dream'in arka bahçeye zaman kapsülü gömmesi gibi harika bir fikir gelmişti.George projesini bilgisayarına kaydetti ve yeni aldığı kürekler arka bahçeye gitti. Dream çiftlerin olduğu köşede olduğunu söylemişti. Bu zamana kadar kimsenin onu bulmadığını umuyordu.
Aldığı bilgiyle George kazıya başlamıştı. Fiziksel olarak en güçlü olan değildi ama ama her kazdığında küreğin içini soğuk toprakla doldurmayı başarıyordu.
Göz ucuyla bir adamın ona baktığını gördü. Arka bahçende bir delik kazmak garip görünüyor olmalıydı. Bir ceset için mezar kazıyormuş gibi gözüküyor olmalıydı. George adama omuz silkti, ki bu o adamı başka bir yere gitmeye itti.
Adam giderken hıclıca bir cep defterine bakıp bir şeyler yazdı. George, adamın kendisinin şüpheli davrandığı için polise gitme notları tuttuğundan endişeleniyordu.
George iç çekti, 15 dakika geçmişti. George yerdeki toprak yığınına baktı ve başını salladı. Ondan önce biri bulmuş olmalıydı.
Delikten ışık parıltısı gördüğünde, kazmak için çok uğraştığı deliği kazdığı toprakla kapamak üzereydi. Toprağa gömülmüş olan metalin ipucusu oradaydı.
Geoge'un gözleri genişledi ve hemen küreğe koştu. Hap şeklindeki kutuyu bulana kadar kazmaya devam etti. Üstünde "George" yazan bir maskeleme bandı vardı.
Çukuru toprakla doldurmayı umursamadan, kabın dışını durulamak için eve koştu ve odasına çıktı.
Tam zamanında telefon çalmaya başladı. George telefonu açtı,"Dream kapsülünü buldum."
Dream kıkırdadı,"Demek buldun. Hadi aç bakalım, içindekiler ne kadar uzun dayandı merak ediyorum."
Pas, bağlantı yeri arasında bir çeşit kilit oluşturduğu için George'un açması biraz zaman aldı, ama sonunda öyle bir kuvvetle açıldı ki, George bir inleme biraz geriye fırladı.
"İyi misin?" Dream, telefonda endişeli bir şekilde sordu.
George kendine geldi, "Evet. İyiyim."
Kapsülün içindeki bazı şeyler o açılıştan kaynaklı yere dağılmıştı. George ilk gördüğü şeyi aldı.
Gözlerini kıstı,"Pow-Chew?" paketin üstündekini okumaya çalıştı.
"Evet!" Heyecanlı bir şekilde konuştu Dream,"Onları seviyorum."
"Bu nedir?" Paketi burnuna yaklaştırıp kokladı. Pamuk şeker gibi kokuyordu.
"O bir sakız. Son kullanma tarihine bak." dedi Dream.
Paketin son kullanma tarihinde zar zor görülebilen bir mürekkep damlası vardı. "22 Ağustos 1971" seslice okudu George
"Şimdiye kadar karıncaların buna saldırmamış olmasına şaşırıyorum."George şekeri masasının üstüne koydu ve bakmak için yerden bir şey buldu. Bu bir taştı.
"Bu kuvars mı?" George sordu.
"Evet. Aralarından en sevdiğim o." Dream kabullenerek söyledi.
George sıkıca tuttu onu, "Neden bana veriyorsun o zaman?"
Dream yatağına uzandı, ve kayıtlarının arka planda oynamasına izin vererek duvar kağıdına baktı.
"Neden bana veriyorsun o zaman?"
Dream bu soruya nasıl cevap verecekti? Onu George'a vermişti çünkü en sevdiği insanın en sevdiği şeye sahip olmasını istemişti, ama bu çok yanlıştı. Daha var olmamış birine değer veriyordu.
En yakın arkadaşı Sapnap'e de değer veriyordu ama George'a, daha hiç görmediği birine verdiği değer gibi bir değer değildi.
"Dream?" George telefona mırıldandı.
"Oh-uh evet, şey sanırım sadece gelcekte ona ihtiyacım olmayacacağını düşündüm." Dürüst olmadan cevap verdi.
"Hm, peki." George'un sesi başka malzemeler bulmak için etrafı karıştırıyor gibi duyuluyordu.
Kapsülün içinde eski müzik kasetleri ve beyzbol kartları gibi küçük şeylerde vardı. Bir süre sonra George demir bir kutu gördü ve onu inceledi. Sonra onu açtı ve kurumuş, kırılmış, zamanı geçmiş (eskiden) çim yeşili olup şu an orman yeşiline dönmüş boya buldu.
"Ne açtın?" Dream sessizce sordu.
"Yeşil boya." George parmağını boyanın içine geçirdi ve gördüğü şey onu şaşırttı. Parmağı sert ve kırılgan tabakayı kırıp çim yeşilinin sulu kısmına ulaştı ve emindi ki bu orijinal renkti.
"Eminim şu an kötü gözüküyordur." Dedi Dream dalga geçercesine, ama George boyayla kaplanmış parmağına baktı.
"Hayır, bu mükemmel."
George'un bir fikri vardı. Eline belli bir miktarda boya koyup parmağıyla eline dağıttı.
"Orada mısın? Ne yapıyorsun?" Dream sordu ama George yatak odasının duvarına gitti.
Dream'in el izine baktı ve tek hamlede kendi el izini onunkinin yanına yaptı. Ellerin boyları farklıydı ve Dream'inkinin eski ve solmuşken George'unki yeni ve açık renkteydi.
George telefonu temiz eliyle aldı,"Evet, buradayım."
"Ne yaptın?"
George iki el izine baktı,"Hiç bir şey." Mırıldandı.
"Oh" Dream mırıldandı,"Orada son bir şey daha var. Kapsülün içine bantlı. Ona bakabilirsin ama telefonu kapatmam lazım."
"Neden?" George sordu.
"İyi geceler George." Dream, George bir açıklama için daha fazla soru sormadan önce vedalaştı ve telefonu kapattı.
George telefonu iç çekerek bıraktı ve kapsülün içine baktı. İçinde bir kağıt vardı.
Bu Dream'di. Samimi bir şekilde başka biri tarafından çekilmişti. Kirli sarışın saçları ve uzun boyu ile gülümsüyordu. Elinde evcil kedisi vardı ve şu an onun durduğu odada çekilmişe benziyordu.
George onun baya yakışıklı olduğunu düşünüyordu. Uykusu geliyordu ve fotoğrafı kendine yakın tutarken göz kapakları kapandı.
////// \\\\\\
Merhaba, bölüm biraz geç geldi eheh. Hem biraz üşengeçtim hem de birkaç problemim vardı. Umarım beğenmişsinizdir. Bu bölümdeki bazı ayrıntılara dikkat etmenizi öneririm :)
Yayın Tarihi:29/04/2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Flowers From 1970~
Romance"1970'ten Çiçekler Genç ve yalnız George Davidson eski bir telefonu kullanarak 50 yıl önce yaşayan bir çocuk ile konuşabileceğini fark ediyor." Bu kitap bana ait değildir sadece çeviri bana aittir. Eğer asıl yazar kaldırmamı isterse kaldırırım. Ası...