“Retrouvailles, aşıkların tekrar bir araya gelmesi ve aşklarına dolu dizgin devam etmesi.”
/ Aşk kaybedilen bir oyundur \
Ayrıldığımızdan bu zamana sadece 17 saat 26 dakika geçti. Şu an bunları düşlerken bile onca zaman geçiyor. Bunca saat ayrılık bünyeme fazla mıydı emin değilim. Onsuzken geçirdiğim zaman diliminde sanki kaybolmuş bir çocuk gibiydim. Yersiz yerlerde ağlıyor, kendimi heba ediyordum bilinçsizce. Çok mızmız biri olduğumu düşüneceksiniz ki, öyleyim. Bir çocuk kadar mızmızım ben. Yanlış anlaşılmasın şımarık birisi değilim. Sadece onsuzluğa bir dakika bile tahammülüm yokken onca saat yokluğunun tadına varmak bana işkence gibiydi.
5 saat sonra, Ayçiçeği tarlasının yakınlarında ( şafak vakti )
Hava 20 derece. Üstüme kısa kollu kahve tonlarında bir tişört. Altıma
en az onun kadar koyu siyah bir kumaş pantolon giymiştim. siyah rugan ayakkabılarımla, Kalbime
sular serpen beyefendinin yolunu
gözlüyordum. Onun için yeterince çekici miydim? genelde pasaklı bir şekilde karşısına çıkardım. Ama o yinede severdi beni, kuşkusuz.Akreple yelkovan birbirini yorulmaksızın kovalıyor, saatler saniyelerle yarışıyor. Ama selvi
boylu, kahve tutamlı genç kendini göstermiyordu. Yeni bir his tanıyorum şimdi. Onsuz kalma korkusu. Terk edilmek. Yapmış mıydı bunu bana sahi? öylece terk edip uzaklara mı gitmişti ruhuyla? En azından minik bir buse kondursaydı kirazlarıma. Umutsuzluk kapımı çalmaya bir adım daha yaklaşmışken, günebakan çiçeklerinin arasında mavilikleri seyrediyordum. Gözlerimi yumdum hiçliğe. Radyomda çalan şarkıya eşlik ediyorum. Rüzgâr benimle konuşuyor. Hayır, rüzgâr değil. Park Chanyeol'ün ruhu. Hayır, bu Chanyeol. Onu hisseder hissetmez ayaklanmıştım. Kendiyle beraber yağmuru da getirmişti ayçiçeği tarlasına. Minik minik çiseliyordu yağmur. Siyah, bizi içine alacak şemsiyesini açarak, narin parmakları bel çukurumu kavradı. Yağmurdan mı koruyordu, yoksa bizi ilk birlikte ıslanacağımız yağmurdan mahrum mu bırakıyordu?" Bırak şemsiyeni, bu birlikte ıslanacağımız son yağmur olabilir. "
Yağmur şiddetlenirken kollarımı, korkarak boynuna sardım.
" Ellerimi tut Chanyeol, bu son dansımız olabilir. "
Sırılsıklam olduk. Yağmurdan mı, yoksa aşktan mı bilmiyorum. Tek bildiğim onunla geçirdiğim tek bir anı bile israf etmek istemeyişim. Kendim olmayı başardığım adamla, bu anı kirletmek istemiyorum. Bedenlerimiz yıllarca bu anı beklemiş gibi birbirine ayak uydurup dansa kalkmıştı. Radyoda çalan şarkıyla - Love is a losing game - bedenlerimiz ritim tutarak sallanıyordu.
Yıllarca gazetelerde dolanan, manşetlere çıkan o aşkın başlangıç yeri tam olarak burasıydı. Küçük bir meyve çekirdeğinin toprakta onlarca hafta kalıp filizlenmesi gibiydi.
Yağmurun ardından çıkan taze toprak kokusu ve gökkuşağı gibiydi. Yeni bir aşk öyküsünün başlangıcı, kör nokta." Fotoğraflarını çekmek istiyorum, Yeol. "
" Bu yağmurlu havada mı? ve çamurlu? "
Yağmur çamur demeden, avcumun içine alabildiğince çamur alıp
Yeol'ün kirlenmeye pek müsait beyaz
tişörtüne ellerimi bastırdım. Bu bir nevi benim imzamdı. Üzerinde bana ait bir şey taşıyacaktı.Poznań kasabası, ( 1 Eylül - 1939 )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayçiçeği Tarlası / Chanbaek
Fanfiction"Son bir gece daha çirkin olalım Aynalara değil, birbirimize bakalım. " "Bir hayattı tutunamadık, Gel ona bir son yazalım."