Ellenia'nın nabzının durduğunu doğruladıktan sonra Gaius tek bir pişmanlık belirtisi göstermeden kapıya yöneldi.Ellenia'nın sevgili şövalyesi dikkat çekici özelliklere sahipti; ilk bakışta kaba gözüken dağınık siyah saçlar, bir zamanlar sadece Ellenia'yı gören altın rengi gözler ve Ellenia'nın kulaklarını dolduran ahenkli bir ses...
Fakat artık Gaius için Ellenia ve onunla beraber kurdukları hayat geride kalmıştı.
————•————
Odanın köşesindeki şöminenin arkasına saklanan altın saçlı kız, kan akıtana kadar dudaklarını ısırdı. Göz yaşları durmaksızın akıyordu ama o gözlerini bir saniye bile kapatmadı.
Bedeni korku ile donan Apollonia babası gittikten sonra bile annesinin ölü bedeninin yanına yaklaşamadı. Fakat annesinin mırıldandığı son sözler sanki kulaklarının içine yüksek sesle bağrılmışçasına kafasında yankılanıyordu.
"Hayatta kal... İmparatoriçe..."
Hayatta kal, imparatoriçe olabilmek için.
Bu iki amaç Apollonia'nın ruhunun derinliklerine kazınmıştı.
————•————
7 yıl sonra.
"Merhaba de."
Ziyafet salonuna çağrılan 16 yaşındaki Apollonia, Paris'i takip etti ve kendisinden birkaç yaş büyük olan beş kadın ile selamlaştı.
"Bugünden itibaren burada cariye olarak kalacaklar, bu yüzden kibar davran."
Yedi yıl önce Pascal III ve kızı Ellenia aynı gün bilinmeyen nedenlerden dolayı öldüğünde Gaius Liefer kederle ağladı, herhangi bir şey yemeyi veya içmeyi reddetti.
Çevresindeki insanlar bir yandan onun sağlığı için endişelenirken diğer yandan da imparatorluk çiftinin nasıl da birbirleriyle uyumlu olduklarından bahsediyordu.
"Duyduğuma göre şans eseri Leifer malikanesinde tanışmışlar."
"İlk görüşte aşık olmuşlar fakat imparatorun gazabından kaçınmak için gizlice beraber olmuşlar. Sonunda Majesteleri Paris dünyaya geldikten sonra geri dönmüşler. Ne kadar da romantik bir hikaye."
"Eğer İmparator Gaius da Prenses Ellenia ile birlikte bir anda ölseydi işte o zaman her şey daha da endişe verici olurdu. Majesteleri Paris'e ve onun eşlikçisine (Apollonia) ne olurdu..."
İmparator sonunda kızının sevdiği Gaius'u kendi oğluymuş gibi kabul etti. Aslen sıradan bir ailenin başı olan Gaius güçlü bir general oldu ve sayısız askeri başarıya imza attı. Ellenia ve Gaius birlikte çok uyumlu bir aile kurdular ve mutlulukları imparator ve prenses gizemli bir hastalıktan ölünceye kadar sürdü.
"Aman tanrım, günlerdir bir lokma bir şey yemedin ve durmadan ağlıyorsun."
İnsanlar siyahlara bürünüp Ellenia'nın adını haykıran Gaius'a sempati duydu. Aşk yüzünden yerle bir olan, güzel yumuşak altın gözlü güçlü bir askerin görüntüsü insanların kalbini kazanmaya yetmişti.
Ancak cenaze töreni bittikten sonra işler biraz tuhaflaşmıştı.
"İmparatorluk ailesinden kalan tek yetişkin olarak imparatorluğu koruyacağım."
Cenazenin sonunda Gaius, çocukları henüz küçük olduğu için tahta çıktı. Bu sadece geçici bir pozisyondu ve şimdiye kadar kimse bunun tuhaf olduğunu düşünmedi. İmparatorluk varisi büyüyene kadar başka alternatif olmadığı doğruydu.
Bununla birlikte, Gaius acısından hızla kurtuldu ve imparatorluğu yeniden kurdu. Kısa süre sonra kendi imparatorluk sarayını inşa etti ve önemli yerleri işgal etti. Yedi yıl sonra, imparatorun ana ofisi sadece Gaius'u destekleyen insanlarla dolduğunda şaşırtıcı bir adım attı.
"İmparatorun yanındaki yer boş kalamaz."
Bu cariye olması demekti.
Samara Krallığı temelde tek eşliliğe destek verirdi. Ancak yalnızca imparator siyasi antlaşmalar için ayarlanan evlilikler ile çeşitli krallıklarla olan ilişkilerini ilerletebilmek için cariye alabilirdi. Halbuki imparatorluk soyundan olmayan geçici imparator bu siyasi ilkelere karşı tamamen umursamazdı. Prensesin kocasının tahta çıkıp başka kadınları yanına alacağını kim tahmin edebilirdiki?
Ama Gaius farklıydı. Bakanların ona karşı çıkmasını önemsemedi ve aynı anda beş cariye aldı. Onları gururla saraya davet etti ve onlara muazzam miktarda elbiseler, altınlar ve mücevherler verdi.
"İmparatorluğun soyunu miras almayan imparator nasıl cariye alabilir?"
"Saraya gelen cariyenin artık imparatorluk ailesinin bir üyesi olduğunu nasıl söyleyebilirsin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yüzlü Prenses
FantasyZayıf ve aptal olmasıyla bilinen bir prenses. Apollonia. Ama onun bilinmeyen bir yüzü daha var... Apollonia gerçekten zayıf ve aptal mı? Yoksa bunların hepsi bir amaç uğruna mı? "Ben evlenmek istemiyorum sadece sonsuza kadar babamın yanında kalmak...