Bölüm 1: Toy bir Prenses
Babası Gaius, Apollonia'dan daima nefret ederdi. Ona bu nefreti göstermemeye çalışsada Apollonia'ya karşı özellikle soğuktu. Hayır, belki de bu soğukluk ona olan tiksintisinden doğmuştu.
Apollonia ona karşı olan bu tiksintiyi, üç yaşında yere düşüp babasından yardım eli istediği zaman öğrenmişti. Babasının yardımı yerine ürkütücü bir gülümseme ile karşılaşmıştı.
Tabiki o yaşlardaki Apollonia için bu nefret anlaşılamazdı fakat zaman geçtikçe bu duyguyu tam anlamıyla hissedebiliyordu.
Babası, Apollonia ne zaman hata yapsa keyiflenir başarılarını ise görmezden gelirdi. Ayrıca bu durumu diğer insanlardan zekice saklamayı başarırdı fakat bakışlarından, dokunuşlarından ve tavrından Apollonia bu çarpık nefreti hissedebiliyordu.
Apollonia babasının ondan neden bu kadar rahatsız olduğunu bilmiyordu. Anne tarafından büyükbabası Pascal III ve bazen de annesi Prenses Elenia onunla ilgilenen kişilerdi. En başta, Gaius ya da abisi Paris ile asla karşılaşmamıştı bile.
Sadece bir kez büyükbabası imparator Pascal III'e bu nefretin nedenini sordu.
"Babam sadece Paris'i mi seviyor?"
Cevap vermesini beklemediği Pascal III beklenmedik bir şekilde cevapladı.
"Sanırım bunun nedeni Paris'in babanın varisi olması. Bunun için endişelenmene gerek yok."
"O zaman ben ne olacağım?"
"Sen Paris ile kıyaslanamazsın. Çünkü sen benim varisimsin."
Sevgi dolu bir gülümseme ile cevap verdi. Gaius, nasıl Paris'i sevip Apollonia'dan nefret ediyorsa imparator da sadece Apollonia'yı sevip Paris'e karşı kayıtsız kalıyor gibi görünüyordu.
Ve oldu. Duyurulmasa da Apollonia imparatorun varisi olarak imparator tarafından doğrudan eğitildi.
Rütbe olarak elbette annesi bir numaralı varisti. Ancak annesi politikadan o kadar nefret ediyordu ki varis olarak konumunu reddetti.
Ayrıca imparatorun açıklamasında tuhaf bir şeyler vardı.
"Peki neden büyükbabamın varisi Paris değil?"
"Büyüdüğün zaman sana açıklayacağım."
İmparator daha fazla konuşmayıp Apollonia'nın başını okşadı. Bu sondu.
Apollonia imparatorluk dersleri de dahil çeşitli derslere kendini adadı. 4 dili akıcı bir şekilde konuşacak kadar öğrenip politika, tarih ve ekonomi konularında dikkate değer bi kavrayış gösterdi.
Taht doğal olarak Apollonia'ya aitti. Bir kez bile aksini düşünmedi. Ancak gözleri önünde babasının her şeyi alıp götürmesi uzun sürmedi.
————•————
İmparatorun sınav günüydü.
Pascal III ne zaman bir fırsat bulsa Apollonia'yı test ederdi. Eğer sıradan bir öğretmenin yapacağı gibi bir kitabın kopyasını verip oradan sorular soracak olsaydı oldukça kolay bir test olurdu. Fakat ne yazık ki bu test o kadar kolay değildi.
Kitaplıktaki bütün kitapları okutturup bir ay içerisinde ezberlenmesini söyleyip ardından rastgele kitaplar hakkında sorular sormak yaygın bir çalışmaydı. Yarım yıl boyunca öğrendiği başka bir kıtanın dilinde başarılı bir imparatorun başarılarının incelemesini yazma görevi de Apollonia için büyük bir mesele değildi.
Ara sıra, İmparator Apollonia'nın çıkış yolunu yalnız başına bulup bulamayacağını görmek için onu karmaşık bir labirente bırakırdı. Açlık içinde geçen birkaç günün ardından labirentten sürünerek çıkan kızı gördüğü zaman gururla gülümserdi imparator. İmparator, daha büyük bir krizle karşı karşıya kaldığı zaman hazırlıklı olmak için uyum sağlama becerisini geliştirmesi gerektiğini söylerdi.
O günkü sınav da her zamanki gibi Apollonia'nın başını ağrıtmıştı.
"Pascal III ile Yüce Leila Luperion arasındaki ilişkinin derinlemesine bir analizini yaz."
Basit bir yazı hazırlaması gerekiyormuş gibi görünüyor olabilirdi ama imparatorun istediği şey aslında bir düzine sayfadan oluşan bir tezdi.
İmparatorluğun 8 kuşağının büyük tarihini incelemek için Apollonia imparatorluk kütüphanesine gitti. İşte orada Apollonia büyükbabası hakkındaki hikayeyi ve büyük babasının imparatorluktaki en güçlü asker olduğunu hatta bunun düşmanlı tarafından bile kabul gördüğünü öğrendi. Apollonia çalışmaya imparatorluk sarayının tarihi ile başladı ve hatta Prenses Ellenia hakkında nadir bir kitap bile keşfetti.
O sırada Apollonia yakında gerçekleşecek olan dehşetten habersizdi. Onun haberi yoktu ama çok geçmeden annesinin son çırpınışlarına tanıklık edecekti.
————•————
Clang-! Clang-!
Düşen çay fincanının parçaları etrafa dağıldı ve kargaşaya neden oldu. Zar zor nefes alan Prenses Ellenia mermer zemine yığıldı. Güneşe benzeyen parlak sarı bukleleri yere serildi. Prenses Ellenia ne kanayan ağızına ne de acıyan kalbine inanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yüzlü Prenses
FantasíaZayıf ve aptal olmasıyla bilinen bir prenses. Apollonia. Ama onun bilinmeyen bir yüzü daha var... Apollonia gerçekten zayıf ve aptal mı? Yoksa bunların hepsi bir amaç uğruna mı? "Ben evlenmek istemiyorum sadece sonsuza kadar babamın yanında kalmak...