1

153 5 1
                                    

‘’Simiiiiitttt … Var taze simiiiittttt’’ diye bağırarak, biraz da yorgunca, başının üzerindeki ekmek teknesiyle yürüyordu simitçi. Sağ eliyle destekliyordu, tepsideki simitleri. Sağ eli yorulunca da soluyla… Rüzgar kendini biraz hissettirince, simitlerin üzerindeki poşeti de işaret parmağıyla tutardı. Eskiden böyle bir poşet koymasa da son zamanlarda üzeri açık yiyecek ve içeceklerin satışlarının gittikçe düşmesinden dolayı, böyle bir karar almıştı.

Kaldırımların dikkat çeken renklerini gözlerken ‘’Simitçiii simitlerin taze mii?’’ diyen bir kadın sesi duydu. Döndü arkasına, ‘’Taze’’ dedi ‘’az önce çıktı fırından.’’ Aslında yalan söylemişti. Dünden kalan simitler de vardı içlerinde, evde mikro dalga fırında ısıtıp koymuştu tepsinin üzerine. Dünden kalma diyecek hali yoktu ya! Bazen o da her satıcı gibi kendince toz pembe dediği yalanları söyleyiveriyordu.

‘’Ne kadara veriyorsun tanesini?’’ dedi kadın, simitlerin gevrekliğini kontrol ederken. ‘’1 Lira’’ dedi simitçi. ‘’3 Tane sarıver öyleyse, var mı gazete kağıdın?’’ ‘’Olmaz olur mu? Sarayım hemen.’’

Satış yapmanın mutluluğuyla daha gür bağırmaya başladı simitçi ‘’Simiiitttt… Sıcak simiiittt’’ Lise yıllarından beri bu işi yapardı. Bu yüksek apartmanlar, sonradan açılan AVM’ler, hepsi gözlerinin önünde, yavaş yavaş gerçeklemişti. Ve hepsi de sokak satıcılığını yavaş yavaş zehirlemişti.

Ara mahallelerden birine döndüğünde, siyah gömlekli ve iri kahverengi güneş gözlükleri olan iki adam gördü. Tekin insanlar olmadığını anlamıştı. Yıllardır sokakta, kimin ne halt olduğunu anlamaya başlamıştı artık. Hissetmişti bu adamların iyi insanlar olmadığını. Bağırarak geçmek yerine, eğdi başını, hızlı adımlarla yürüdü önlerinden. Önlerinden geçmenin verdiği rahatlığa ermek üzereydi ki simitçi ‘’Simitçi!’’ diye bağırdı, adamlardan iri olanı. Dönüp bakmadı simitçi. Bu kez daha yüksek bir sesle, biraz da kızgın ‘’Simitçiii!’’ dedi adam. Dönmeye karar verdi simitçi. ‘’ Simitçi diyoruz yahu, duymuyor musun? Bir simitçinin kulağı iyi duyacak. Yoksa nasıl kazanır değil mi?’’
‘’Tabi efendim, kursa bakmayın dalgınım biraz bu aralar.’’
‘’Ne o simitçi, iyi kazanamıyor musun yoksa’’ dedi sıska olanı, alaycı bir sesle.
‘’Geçinecek kadar işte…’’ dedi simitçi, kendini sevdirmek istercesine.
‘’Ne kadara veriyorsun simitlerini’’
‘’50 kuruş’’ yarısını söylemişti, kılıklarından hayırsız olduğu anlaşılan adamlara. Bunlar, ne kadar söylesen, pahalılığından şikâyet edecek tiplerdi. Sokaklardan iyi tanırdı.
‘’Pahalı değil mi be simitçi. İyi para kazanıyorsundur sen bunlardan?’’ dedi, alaycı ve küstah bir tavırla, iri olan adam. ‘’E ver bakalım bize iki tane en gevreğinden’’
Adamlara seçtirdi simitçi, bir sorun çıkmasını istemediği için. Simitlerinin hepsine böylesine dokundurmazdı aslında ama bu iki adama gözlerini yumdu.
‘’Simitlerin taze değil simitçi. Bunlar senden olsun artık.’’
‘’Peki’’ dedi simitçi, arkasını dönüp gitmeyi ister bir tavırla.
‘’Dur bakalım simitçi, nereye böyle?’’ dedi adamlardan biri.
Adamın parlayan azı dişine takıldı simitçinin gözleri. Korkuyordu. Bu anın bir an önce bitmesini hatta yaşanmamış olmasını istiyordu.
‘’Ceplerinde neler var bakalım simitçi’’ dedi adamlardan yine iri olanı, hararetli bir ses tonuyla.
‘’Bir simitçinin cebinde ne olur efendim. İki üç bozuk para işte…’’ dedi simitçi, korktuğunu anlatan bir ses tonuyla. Bir yandan da, güpegündüz bir simitçiyi, koca şehrin ortasında soymazlar herhalde diye düşünüyordu. O kadar da insaf kalmıştır diye umuyordu.
‘’Görelim bakalım şu bozuklukları’’ dedi, sıska adam. Ve elini, simitçinin cebine attı. Diğer adam da simitçinin ardına geçti, kollarını ve gövdesini sıkıca sardı. Kötü bir şaka olmasını istiyordu simitçi, ya da bir rüya…

‘’Bunlar mı lan sadece?’’ dedi ceplerini karıştıran adam, simitçinin dizlerine ayağıyla vurarak.
‘’Bunlar tabii bir simitçinin neyi olsun’’ demek istedi simitçi, o sırada başına, kollarını tutan adamın vuruşuyla yere yıkıldı. Simit tepsisi ve simitler yola saçıldı. Simitçi tepsisine doğru uzadı. Adamlardan iri olanı simitçinin uzanan eline, kalın tabanlı ayakkabısıyla bastı. Diğeri sırtına bir tepme indirdi. Canı yandı simitçinin, gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ardından bir tepme daha, bir tepme daha… Simitçi yerde, gözyaşları içinde, yarı baygındı. Adamlar, çirkin gülüşleriyle uzaklaştı, simitçi kaldırım taşlarının soğukluğunu hissederken.

SimitçiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin