Her sabah erken saatte uyanırdım. Her uyanışımda belirli bir hayatımın olduğunu kavrayamamaya başlıyordum. Zaten belirli bir sosyal yaşama da sahip değildim. Hepsi okulumun olduğu zamanlar da vardı. Olmasını dahi içtenliğimle istemiyordum. Alışmış olmalıydım. Güvenemiyordum, herkesin sıkıntısı gibi.
Okulu bitirdikten sonra sosyal hayatım neredeyse sona erdiğinden kendimi kimseye karşı sorumlu hissetmiyordum. Ve bu beni git gide bitiriyordu. Fakat bu durumun günüme yansımasına izin vermiyordum. Bir nevi hayatımdan memnunmuş gibi davranarak sadece işime odaklanmaya çalışıyordum. Sadece hafta içleri çalıştığım işimde , pek de başarılı sayılmazdım.
İşimi de kaybedince artık bir zamanlar çok istediğim paralı asker olmaya karar verdim. Emir altında kendimi daha güvende hissediyordum. Kararlarımı başkalarının eline vermiştim. Pek normal bir durum olarak gözükmese de böyle rahat edebiliyordum. Fakat çok yıprandığımın farkındaydım. Aile kavramını da yitirdiğimden artık alamayacağım bir risk yoktu.
Hayatımın monotonluğuna katlanamayarak kendimi hiç bir şey kaybetmeyeceğim bir yola sokmaya karar vermiştim. Her zamanki gibi uzman olduğum bir yola hatta gönüllü olunması gereken bir yola girdim. Sefaletin içinde olan , gizem , bir çok anormallikler içeren hatta daha sayamadığım nice özelliklere sahip olan bir bölgeye , Çernobil'e gönüllü bir iz sürücü (Stalker) olarak gitmeye karar verdim.
Zone'a girmek o kadar da kolay değildi. Oraya girebilmek için iletişime geçebileceğim insanlara ihtiyacım vardı, daha doğrusu güvenilir ve yaşamış bir rehbere ihtiyacım vardı. Günüm bir kaç yeri araştırmakla geçti. Fakat insanlar sürekli son zamanlarda zone'dan pek iyi haberler gelmediğini söylüyorlardı. Bende onlara hakkımda bir şeyler düşünmemeleri için vazgeçtiğimi söylerek geçiştiriyordum. Bir şeylerin saklı olduğu belliydi.
Konuştuğum kişilerin çoğu pek bilgi vermiyorlardı.Hatta bazıları var ki gidememiş fakat uydurma hikayeler anlatıyorlardı.Belki de uydurma değil gerçekti de.Bu durum beni daha çok meraklandırdı ve daha çok derinlere inerek ipucu aramaya,birşeyler bilmeyi geçip bir şeyler duyanları bile dinlemeye başladım.
Akşam olmuştu , soğuktu ve üşümeye başlamıştım.Bu benim daha çok kararlı olmamı,hırslanmamı sağlıyordu.Ertesi gün devam etmek varken bırakmadım, kaynakları araştırmaya devam ettim.Svetlojarsk'ta eski bir kütüphane vardı.Orayı bir kaç topluluğun toplantı yeri olarak kullanmaya başladığını öğrendim.Belki eski günleri yad eden insanlara rastlardım.Taksiye binip fazla geç olmadan oraya vardım.
Kapının önünde kimse yoktu.İçeriden loş,sarı bir ışık beliriyordu.Kapıyı açtım.İçeri adım attığımda yüzüme vuran sıcak havayla birlikte iç çekerek kütüphanenin salonuna doğru yürüdüm.Orada sanki bir şeyler öğrenmek için uğraş veren,bir şey arayan bir adama rastladım.Etrafa bakarak yanına yaklaştım.Beni farketmişti fakat bana bakmıyordu.Konuşmak istediğimi anladığı anda uğraştığı işi bıraktı ve bende konuşma fırsatını buldum;
"Merhaba"
"Merhaba buyurun"
"Acaba ne hakkında araştırma yaptığınızı öğrenebilir miyim?"
Dargın bir tavırla;"Sağlığım ile ilgili sorunlarım var,hem de ciddi sorunlar"
İlgimi çekmişti,pek üstüne gitmekte istemiyordum.Morali bozuk gibiydi.
"Çok üzgünüm,tam olarak hangi hastalığı araştırıyorsunuz bende yardım etmek isterim aslında"
"Saat geç oldu,yardım etmek istediğine emin misin? "
"Sorun olmaz siz bana ne yapmam gerektiğini söyleyin ben bakarım"
Adam elli yaşlarında,her şeyi yaşamış birisine benziyordu adeta.Çene kısmının altında üç-beş santimlik bir yara izi vardı.Hafif ağarmış saçları olsa da onu pek yaşlı göstermiyordu.Konuşmasıyla da sıcak kanlı bir adama benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çernobil'in Gölgesi
Mystery / ThrillerUkrayna'nın başkenti Kiev'e bağlı Çernobil kentindeki Nükleer Santralin bir deney sonucu dördüncü reaktörünün patlamasından sonra çevreye ve atmosfere yoğun miktarda radyasyon ve fisyon ürünleri dağılmasıyla kent boşaltılmıştır ve kentin çevresinde...