BÖLÜM BEŞ

8 8 0
                                    

Yeni bölüme hoş geldin/hoş geldiniz. Keyifli okumalar dilerim. Umarım bu bölümü ve hikayeyi beğenirsiniz.

Buğlem'in gözünden yaşlar akıyordu. Arkadaşlarına, dostlarına, akrabalarına sıkıca sarıldı. Sımsıkı bir şekilde. Onları bırakmak istemiyordu ancak hayatta bazen ayrılıklar olur. Bu da o ayrılıklardan biriydi ancak sevgi bağları asla kopmayacaktı. En azından o anda öyle hissediyorlardı. Sadece Buğlem ağlamıyordu. Onların gitmesine dayanamayanlarda ağlıyordu. Son sıkıca sarılmalardan sonra veda vakti geldi. Buğlem ailesine son kez yalvardı. Gitmemek için yalvardı ancak nafile. Ailesi o durumu görünce ne kadar içleri yansada gitmeleri gerektiğini biliyordu. Uçak biletleri alınmıştı. Biraz daha oyalanırsalar geç kalıcaklardı. Annesi Yeşim Hanım, Buğlem'in kolunu kavradı ve onu kendine çekti. Buğlem'in çırpınmaya gücü yoktu. Arabaya bindi. Camdan arkasında bıraktığı o değerli insanlara baktı.
Arabalarının arkalarından su döktüler. İlk önce arabayı kiraladıkları yere döndüler. Arabayı teslim ettikten sonra havaalanı yürüme mesafesinde kaldığı için havaalanına yürüdüler. Buğlem binecekleri o kocaman uçağı gördü. Uzun uzun baktı uçağa. Pek vakitleri olmadığı için ailesi hızlı davranmaya çalışıyordu. Apar-topar yerlerine yerleştiler.

Uçakta birkaç anons yapıldı. Uçak yavaşça gökyüzünde süzülmeye başladı. Buğlem'in gözünden hala yaşlar akıyordu. Gökyüzünü seyretti. Başak hep uçağa binip Dünya'yı dolaşmak isterdi. Hep uçağın camından bakmayı hayal ederdi. Buğlem onu görüntülü arayıp gökyüzünü göstermek istedi ancak yapılan anonsta telefon kullanımına izin yoktu. Hayat neden düz bir yol gibi değilse sürekli zikzak bir yol gibi ilerliyordu?

Buğlem bunları düşünürken kendini uykunun yumuşacık kollarına teslim etti. Rüyasında birkaç yıl içerisinde Türkiye'ye geri döndüğünü yine eski yaşantısına geri döndüğünü gördü. Derler ya görülen rüyalar gerçeğin tam tersi olur...

Buğlem gözlerini açtığında hala uçaktaydı. Tekrardan gözlerini uçağın penceresine uzattı. Hayaller kurmaya devam etti. Tekrar anons duyuldu. On beş dakika içerisinde İngiltere'ye varmış olacaklardı. Dört saatlik bu yolculuk sona erecekti ve erdide. Uçaktan indiler ve bavullarını aldılar. Yine önceden kiraladıkları bir araba ile evlerine vardılar. Arabayı geri vermek için gitmeleri gerekmiyordu. Bir arama gerçekleştirmeleri yeterdi. Sonra bir görevli gelip arabayı alıyordu. Buğlem eve döndü. Karşısında iki katlı güzel bir ev vardı. Hoş bir görünüme sahipti ancak Buğlem yuvası gibi hissettirebileceğinden emin değildi.

Evin kilidini açtılar. Bomboş bir hol vardı. İki tanede merdiven vardı. Merdivenler yukardan birbirlerine bağlanıyordu. Holun etrafında birkaç kapı vardı. Evde sadece birkaç tane eşya vardı. Buğlem hafifçe evin içine bir adım attı. Yavaş adımlarla etrafına bakarak yürüdü. Merdivenlerden çıktı. Bir sürü oda daha vardı. Annesi ve babasıda etrafı geziyordu.

Bir mutfak, bir yemek odası, bir oturma odası, bir salon, iki ofis, üç yatak odası, bir giyinme odası ve üç tuvalet vardı. Oldukça büyük bir evdi. Üçüncü yatak odası ve tuvaleti misafirlere ayırmaya karar verdiler. Evin geri kalan bölmelerini kendileri kullanacaklardı. Evin içinde eşya olmadığı için bir haftalığına otelde kalmaya karar verdiler. İnternetten otel araştırdılar. Güzel bir otel buldular. Eşyalarını kısa bir süreklik olucak şekilde otele bıraktılar. İnternetten gerekli eşyaları sipariş ettiler.

Üçü beraber boya bakmaya gittiler. Buğlem'in kendi odasına sarı tonu seçti. Evin başka bir yerini şimdilik boyamaya gerek duymadılar. Boyalarını alıp hemen boya yapmaya kalkıştılar. Odanın boyası o güne bitti. Çok güzel olmuştu. Buğlem o sırada ne hissedeceği hakkında belirli bir fikre sahip değildi. Hem mutlu gibiydi hemde üzgündü. Boyalarını yaptıklarından sonra şehirlerinde ufak bir tür yaptılar. Daha çok gezeceklerdi bu şehirde. Buğlem'in okuluna buraya gelmeden önce karar vermişlerdi. Evlerine iyice yerleştikten ve her şeyi düzene soktuktan sonra Buğlem yeni okuluna gitmeye başlayacaktı.

Etraflarındaki insanlar çok soğuktu. Çok sessiz ve soğuk.

Buğlem: Neden herkes bu kadar soğuk?

Yeşim Hanım: Bilemiyorum. Belki biz buraya alışık olmadığımız için öyle geliyordur. Belki onlar içlerinde samimilerdir.

Buğlem: Biz sadece içimizde değil yabancılara karşıda samimiyiz.

Fatih Bey: Burası Türkiye değil kızım. Bizim kadar samimi olmalarını beklememeliyiz. Hem artım aramızda da İngilizce konuşmaya başlamalıyız. Böylece buraya daha iyi adapte oluruz.

Yeşim Hanım: Baban haklı kızım.

Buğlem kafasını salladı. İyi ki İngilizce sevdiği bir dildi. Yoksa İngiltere daha da çekilmez olurdu. Küçük gezileri bittikten sonra otellerine döndüler. Hava kararmıştı. Buğlem yatağına girdi ancak uyuyamıyordu. Telefonunu eline aldı. Gün boyunca telefonunu eline alamamıştı. Eline aldığında telefonu açtı bir sürü mesaj gelmişti. Mesajlar o değerli insanlardandı. Okul grubu, aile grubu, arkadaş grupları ve özelden bir sürü mesaj vardı. Buğlem hepsini yavaşça okudu. Okudukça yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu. Bir sürü kişi aynı anda yazıyordu. Buğlem kime yetişeceğini bilemedi. Olabildiğince herkese yazmaya çalışıyordu. İngiltere'de saat 03:27 olduğu halde Buğlem uyumamak için direniyordu ancak elinde telefon ile uyuya kaldı. Aileside onu erkenden saat 09:00'da kaldırınca Buğlem etrafta zombi gibi dolaşmaya başladı.

Babası bir tadilat ekibi çağırmıştı ve eşyaları kurup yerleştiriyorlardı. Onlar ise gezi turuna katılacaktı. Gezi turu saat 18:00'da bitiyordu. İngiltere'nin harika bir şehrinde kalıyorlardı. Güzel yerler gezdiler. Buğlem bir nevi mutluydu. Gezi bittiğinde otel odası yerine eve uğradılar. Evde bazı eşyalar yerine oturmuştu. Bir haftaya kendi evlerinde yaşamaya başlayacaklarını tahmin ediyorlardı. Otel odasına geri döndüler. Fatih Bey ve Yeşim Hanım plan yapıyor, işlerini konuşuyor ve borçlarını hesaplıyorlardı. Buğlem'de telefonunu eline aldı ve kilometrelerce uzağındaki insanlarla konuşmaya başladı. Bir anda bir grup araması gördü. Arayanlar; Başak, Seçil, Esila ve Yıldız'dı. Buğlem heyecanla açtı.

Buğlem: Merhaba sizi gördüğüme çok sevindim.

Yıldız: Seni çok özledik.

Başak: Evet.

Seçil: Keşke burda olsan.

Esila: Keşke.

Buğlem: Diyecek çok keşke miz var.

Başak: Neyse moralimizi bozmayalım bize İngiltere'yi göstersene.

Buğlem: Penceremden gösterebilirim. Dışarı çıkarsam kaybolma ihtimalim var.

Esila: Kesin ben İngiltere'de olsam başıma bin kat daha fazla iş gelirdi.

Seçil: Eminim.

Gülüştüler. Sonra Buğlem otel penceresini gösterdi. Otelin güzel bir manzarası vardı. Kızlar büyülenmişti. Özelliklede Başak. Ne de olsa hayali buydu. Buğlem keşke Başak benim yerimde olsaydı diye geçirdi içinden. Kızlarla gece olana kadar sohbet etti. Aileside hoş karşıladı. Buğlem o gece geç yatmadı.

***

Üç gün boyunca aynı günlük rutini tekrarladılar. Kalktılar tur gezisine katıldılar, gezdiler, İngilizce'lerini geliştirmek için çalıştılar, Buğlem arkadaşları ile konuştu uyudular ve baştan. Dördüncü gün ise daha farklı geçti.

~ BÖLÜMÜN SONUNA GELDİNİZ ~

Umarım hikayeyi ve bölümü beğenmişsinizdir. Düşünceleriniz benim için çok önemli. Lütfen düşüncelerinizi ve fikirlerinizi benimle paylaşın. Sorunuz varsa, bir eksiğimi gördüyseniz yorumlar kısmına yazabilirsiniz. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 16, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Altı BenliğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin