Bölüm 3: Kolpacılık Sanatı

187 20 7
                                    

"Ne yani, bu mu paranın üstü?" Fırat, 1 lirayı gösteriyordu.

"Uzun hikâye," dedi Sinem. Fırat'ın karakterini tanıyordu, üstelemezdi. Hem o uzun hikâyeyi anlatacağı daha çok zamanları olacaktı, çünkü Fatmanur hocanın dersi iptal olmuştu. İşte, bir anda değişiyordu bütün program.

"Al," dedi Fırat, Sinem'i tenha olan koridora sürüklerken. Aslında Tanerlere rastlamayacağı merdivenleri kullanmak kendi de işine geliyordu. "O da senin olsun. Yazı-tura atarsın."

"Parasızlığımızı yüzümüze vurma be Fırat!"

"Parasızlık değil utanç kaynağı, asıl..."

Sinem, aslı astarını biliyordu. Evet, koskoca üçüncü sınıf olup da halen bir işin ucundan tutmaması, halen devletten aldığı kredilere sırtını yaslaması ayıplanacak bir şeydi. Bir üniversite öğrencisinin düşünmesi gereken belli başlı konular vardı aslında. Para kazanmak bunlardan birisiydi... bir diğeri ise, kulüplere üye olmaktı ki bu, Sinem'e yine Tanerleri hatırlattığı için, şimdilik seçenek dışındaydı...

"Benim en acilinden bi' işin ucundan tutmam gerekiyor..." diye omuz silkti...

Fırat, öğrenci işleri bakımından şanslı bir gençti. Ona çeşitli iş teklifleri sunuluyordu, ama ailesi razı olmuyordu. Fırat'ı teklif edilen işlere layık bulamıyorlardı... Sinem'deyse durum tam tersiydi. Ailesinin tek çocuğu olduğu için, saçma sapan yaz işleri bulmuştular, ama Sinem bunlara "sigorta girişi"nden fazla bir gözle bakmamıştı. "Anketörlük mü, yok ben almayayım! Çağrı merkezi satış elemanlığı mı, istemem yan cebime koy!" Ama Fırat'ın, seneye bir iş bulacağı açıktı. Çünkü son sene, pek çok öğrenci staj yapıyordu... Sinem, ders notları pek parlak olmadığı, ve hocanın kapısında da yatmaya niyetinin olmadığı için, çapraza kalacağını tahmin ediyor, ailesine ne hesap vereceğini "takozlamıyordu"... Onu ilgilendiren tek şey, gelecek yıl tek arkadaşından da olup olmamaktı... işte tüm mesele buydu... Pencerelerden kampus bahçesindeki insanlara bakarken, kuytu bir köşeye sinip müzik dinlerken... ya da kantinden alınan bir kaşarlı simidi gömmek için Öğrenci İşleri'nin oradaki koltuklara çökerken Fırat'ın yokluğu hep belli olurdu!

"Haydi, bana bir iş bulalım!" diye ortaya attı.

"Bu kılıkta mı?"

"Ne varmış kılığımda?"

Fırat, kucağındakini gösterince hatırladı. Bebeği tamamen unutmuştu. O, sırt çantasına sıkıştırılamayacak kadar büyüktü... Sinem, kampusteki diğer kızlar gibi, kol çantası kullanmazdı. İçine daha fazla malzeme sığabiliyor diye sırt çantalarını tercih ediyordu ama, bir bez bebeği bile içine alamıyorlarsa niye vardı ki bu çantalar!

"Alışveriş merkezindeki emanet dolaplarına koyarız?"

Alışveriş merkezi, üniversitelerine birkaç tramvay durağı uzaklıktaydı. Fırat, sıkıntıyla tramvaya biner binmez pişman oldu. Ağzına kadar doluydu bu araç... Sinem'le pek muhabbet edecek gibi değildi, o yüzden o da kulaklıklarını kulağına götürdü. Tüm yapabildiği bundan ibaretti. Kulaklıklarını taktıktan sonra, tramvayın ani freniyle bir yerden tutunmuştu elleri. Artık inecekleri durağa kadar, kısmetinde ne varsa onu dinleyecekti Fırat...

Sinem'se, o an Fırat kulaklığının tekini verse, dinlemek için dünden hazırdı. Ama maalesef bu mümkün değildi, sadece tramvayın kalabalıklığı yüzünden değil, Fırat'ın taktığı kulaklıklar, kablosuz ve de kafadan bantlı olanlardandı... Sabırla varmayı bekledi Sinem.

Alışveriş merkezinde, çok düşük gündeliğe mağaza görevlisi arayan bir kıyafet dükkânı vardı. Sinem, sıkıntıyla iş başvuru formunu doldururken, Fırat'ın gözlerinin bir noktaya daldığını gördü.

👩🏻🦯Love Is Blind😎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin