2. eğer sana deseydim ki

416 28 14
                                    

Çarşamba günüydü, son birkaç gündür yaptığım gibi okuldan eve döner dönmez odama çekilmiştim ve o günden beri Jimin'le mümkün olduğunca az iletişim kuruyordum.

Son zamanlardaki hareketlerim ve elimde olmadan düşündüklerim beni çok rahatsız hissettirmişti. O ablamın nişanlısıydı, evlenmeyi düşünüyorlardı ve bu aptal his her neyse, onun yanında evde gibi hissetmemi sağlayan o şey her neyse bir son bulmalıydı. O ve ben imkansızdık.

"Bu hiç adil gelmiyor."

O gece sessizce söylediği cümle kafamda yankılandığında gözlerimi yumdum ve kafamı arkamdaki duvara vurdum hafifçe. Aklımdan çıkmıyordu, ne yaparsam yapayım ima etmiş olabileceği şeyleri düşünmekten uzaklaşamıyordum.

Neredeyse iki yıldır beraber yaşıyorduk, başlarda o ve ablam çok iyi vakit geçiriyordu, okuldan eve her geldiğimde onları evde bulamazdım, mutlaka bir planları, deneyecek şeyleri, gidecek yerleri olurdu ama ablam çalışmaya başladığında dur durak bilmeyen aktiviteleri bir anda son bulmuştu. Yaşadığımız ev Jimin'e aitti ve ablam zamanla ilişkilerinin toz pembe ilerlemeyeceğini anlayıp çalışmaya ve eve katkı sağlamaya başlamıştı.

İşte bu noktada, ablamın sınırlı bir alternatifi gibi hissetmeye başlamıştım çünkü bir süre sonra ablamla yaptığı şeylerin bir kısmını birlikte yapmaya başlamıştık. Alışverişe çıkardık, sinemaya giderdik, muhtemelen sağlıksız mekanlarda sağlıksız yiyecekler yerdik, bazen birlikte içerdik fakat asla ilk seferden sonra sarhoş olmama izin vermemişti, sarhoş olunca fazla saçmaladığımı öne sürmüştü.

Düşüncelerimin yine ona çekildiğini fark ettiğimde kafamı iki yana salladım ve elimdeki kitabı kapadım, aynı cümleyi üçüncü kez okumama rağmen anlayamayacak kadar dağılmıştı odağım. Onu düşünmemek için kitap okumaya karar vermiştim ve yine onu düşündüğüm için kitap okuyamıyordum.

Korkuyordum.

Ne kadar derindi bu his? Ne kadar ilerlemişti sinsice? İleride bir gün evlendiklerinde, ona baktığım her seferde acı mı çekecektim? Asla mutlu hissedemeyecek miydim? Ablamdan nefret mi edecektim zamanla?

"Taehyung?"

Kafamı kaldırdığımda Jimin'in odamın kapısında durduğunu ve endişeyle suratımı incelediğini gördüm. Neden geldiğini bile soramadan yanıma, yatağıma geldi ve bir eliyle yanağımı kavradı. O göz yaşlarımı silene kadar ağlıyor olduğumun farkına bile varmamıştım.

Bocalamaya bile fırsat bulamadan ilgisine maruz kaldığımda, sildiği göz yaşlarının yerine yenileri geldi. Onun ilgisi, şefkati, kimse beni dinlemezken bana dikkat kesilmesi, dokunuşları, gülüşleri, hepsi gerçek olamayacak kadar güzeldi ve ben bunlara dayanabilecek kadar güçlü olamamıştım.

"Noldu? Taehyung, bana bak. Niye ağlıyorsun?"

Diğer eli de yanağımı kavradığında ve başımı kaldırdığına ona bakmaya mecbur bırakmıştı beni. Çatlamış dudaklarımı ıslattım ve yalnızca yutkunmakla yetindim. Ne diyecektim? Ondan kaçarken bile ona geri dönüşüme ağladığımı nasıl söyleyecektim?

İki gözüme de baktı tek tek. Apaçık ortadaymışım gibi hissettim ve saklayamadığım şeyleri görmesinden korkarak gözlerimi kapattım. Bu hareketimle sildiği yaşların yerine yenileri gelmişti ve o da tekrar silmek yerine ellerini saçlarıma çıkarıp bana sarıldı. Bunu yaparken, kafamı omzuna çekerken, dudaklarını çok kısa bir an sağ yanağımda hissettim. Belki kasıtlı yaptığı bir şey değildi fakat teması kasılmama sebep olmuştu. Şu durumda bile ufacık bir temasına kafa yoruyor olmak çok... acınasıydı.

Saçıma daldırdığı parmaklarıyla kafamı okşadı, bana sarılırken hafifçe sağa sola sallandı. Sanki bir bebeği avutuyordu.

"Sorun ne, bebeğim? Anlatmak ister misin?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 26, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

loving you is a losing game •vmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin