3. Bölüm

668 34 24
                                    


Geldiğimiz yere eski liman deniyordu. Yeni liman kadar aktif olmasa da, boş kaldığı söylenemezdi. Buraya demir atan çok gemi vardı. Limanın en hareketli noktasından birkaç kilometre uzaktaydık.

 Burada yapılan sevkiyatlar yasal olsa da, el altından kaçırılan çok şey vardı. Silah, uyuşturucu, kadın, erkek ve çocuklar... Yani kısacası ne ararsan vardı. Bu yüzden bizde buradaydık, istediğimizi bulmaz için.

"Akın, bu taraftan" Alvaro' nun yönlendirmesi ile ilerliyordum. Korku değildi, fakat fazlası ile gergindim. Her birinin belinde silah olan etrafta çok adam vardı. Biri ile ters düşecek olsak, kemiklerimizi bile bırakmazlardı. Buradan dönüşümüz olmazdı.

Benim herhangi bir görevim yoktu. İşin tamamı Alvaro' nun üzerindeydi. Ben onun yanında sadece, kalabalık etmek için gönderilmiştim. Zira babam tek başıma bir işi halledemeyeceğim konusunda emindi. Bu işi bana bırakması gibi bir durum söz konusu dahi olamazdı.

Alvaro' yu takip ederken, sonunda aradığı adam ile karşılaşmış olmalı ki, adımları serileşmişti. Bize arkası dönük olan adama ilerliyordu. Elini beline koymuş ve etrafındaki adamlara emirler yağdırıyordu bu adam.

Eğer yanımda Alvaro olmasaydı, bu adamın yanında bile geçmek istemezdim. İri cüsseli ve gür sesli bir adamdı. Onu sadece görmem bile ondan korkmama yetmişti.

"Hey, Vito!" adama seslenen Alvaro ile telaşlandım. Derken iri cüsseli adam bize döndü. Gerginliğim daha da artarken, ne olacağını öylece bekledim. Zira burası İspanya idi. Eğer yolda beli silahlı bir adam görürsen, onun bir ıslığı ile birden kalabalıklaşabilirlerdi.

"Alvaro, senin ne işin var burada?" cümlesi bu olsa da, yüzündeki ifade; nereden çıktın sen, der gibiydi.

"Seninle konuşmak istediğim bir konu var" limanın bir köşesinde, işini yapan adamların içinde öylece konuşuyorlardı. Alvaro' nun sözlerinin ardından adam, gözlerini üzerimde gezdirdi. İfadesi ise hiçte hoş değildi. 

Adamın yönlendirmesi ile ilerlerken, bizi ofisine getirmişti. Asabi bir adam olmalıydı. Çünkü etrafında gördüğü tahta kutuları taşıyan adamlara devamlı olarak bağırıp, acele etmelerini söylüyordu. Bu da onun fazlası ile güç sahibi bir adam olduğunu kanıtıydı. 

Biz onun masasının yanındaki tekli koltuklara oturmuşken, adam masasının başındaki patron koltuğunda, kasılarak oturmuş ve bize patronluk taslayan bir ifade ile bakıyordu. Hakkı da vardı.

"Evet, Alvaro, seni dinliyorum" ses tonundan bile anlaşılan üstünlük benim iyice ezilememe sebep olurken, karşımda oturan Alvaro üzerinde pekte etkili değildi. Zira o bu tür adamlara ve onların güç gösterilerine alışkındı.

"Bana biraz mal ve bir isim lazım Vito" adam önce onun sözlerini dinleyip, sözlerinin ardından ise yüzüne yayılan alaylı ifade ile yüzüne baktı. 

"Sana yardım etmek isteyeceğimi, sana düşündüren ne?" yaslandığı rahat sandalyesinden öne doğru geldiğinde, ellerini masasının üzerinde birleştirdi. Boğazımı yakan bir his vardı ki, bu adamın bizi sağ bırakmaması ile ilgiliydi.

"Daha doğrusu emir aldığın o adam için kılımı bile kıpırdatmayacağımı biliyor olman gerek" ben biliyordum. Bu yüzden gerginlikten kalp krizi eşiğinde geziyordum zaten. Zira babamın bu ülkede hiçte hoş bir itibarı yoktu. Adını duyduklarında bile nefrete bürünen ifadelere çok kez tanık oldum.

"Senden yardım isteyen benim Vito, geri çeviriyorsan; benim işimi geri çeviriyordun demektir " Alvaro' ya o an bir kez daha hayran oldum. Ve babamın neden bana değil de, ona güvendiğini bir kez daha iyi anladım. Zira ben daha ilk sözde ardıma bakmadan kaçmış olurdum.

Karanlığın EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin