11.Bölüm 💫

3.4K 288 40
                                    

İyi okumalar 💫

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Eray
"Yardım edeyim mi?" diye sordu Ümit. Mutfakta bulaşıkları sudan geçiriyordum. Makineye dizecektim sadece. Yardımlık bir şey yoktu.

"Gerek yok. Ben hallediyorum." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve sudan geçirip, şimdilik tezgâha koyduğum bulaşıkları makineye dizmeye başladı.

"Aynı evde yaşayacaksak, birbirimize yardım etmeliyiz." dedi bulaşıkları dizerken. Dedikleriyle, istemsizce gülümsemem büyüdü.

"Peki bunun için ek ücret ödeyecek miyim?" dedim alayla. Kıkırdayıp cevap verdi gülerek.

"Yok canım. İçimden gelerek yapıyorum bunu." dedi. Ben ise 'Canım' kelimesine takıldım ama hemen geçti tabi. Sohbet ederken Eser'in sesi geldi içeriden.

"Eraaay! Uraz ağlıyor emzik nerede?" diye sordu. Evet, bizim paşa yine modundaydı.

"Beşiğine bak." diye seslendim içeriye doğru. Zaten işimiz de bitmişti. Ellerimizi yıkayıp içeri girdik Ümitle. Uraz, Eser'in kucağındaydı. Evet Eser, Uraz'ın ikinci babası gibi bir şeydi.

"Off almıyor bu emziği ağzına. Bir bebek nasıl emzik emmez? Hayret bir şey." diye söyleniyordu. Merih, telefonuyla oyalanırken cevapladı.

"Eray'ın oğlu işte. Aynı babası gibi cins." dedi. Eser kıkırdayarak gülerken, Ümit gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Keşke ısırmasaydı.

"Hop hop! Ben cins falan değilim tamam mı? Siz beceremiyorsunuz bir kere." deyip emziği Uraz'ın ağzına verdim. Emziği alınca sırıtarak baktım. "Bak gördünüz mü? Nasıl aldı hemen?" dedim ve yüzümdeki sırıtmayı silmeden oturdum yerime.

"Bu çocuk cidden adam seçiyor. Az önce Ümit, şimdi Eray." dedi Eser ve bana baktı. "Cidden sana çekmiş. Ne istediğini bilmiyor aynı senin gibi." dedi. Yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü. Daha önce de dediğim gibi, Uraz'la kendimi bağdaştıracak bir şey olunca istemsizce gülümsüyordum. Merih, telefonunu sehpanın üstüne bırakıp Ümit'e baktı.

"Ee Ümit. Eşyalarını yerleştirdin mi?" diye sordu. Merih'in demesiyle aydınlanmıştım resmen. Daha Ümit'e odasını gösterememiştim ben. Daha Ümit cevap veremeden ben konuştum.

"Hay Allah ya. Çocuk aklımı aldı cidden. Odanı göstermek aklımdan çıkmış." dedim yerimden kalkarken. "Gel sana odanı göstereyim." dedim ve odamın yanındaki odaya girdim. Ümit'te peşimden geldi. Odanın ortasına kadar geldim ve ellerimle mobilyaları göstererek konuştum tekrar. "Nasıl? Beğendin mi?" diye sordum. Mobilyalara bakarak içeri girdi. Gülümseyerek başıyla onayladı.

"Beğendim. Çok güzel." dedi ve dışarı gidip valizlerini getirdi. "Ben yerleşmeye başlayayım o zaman." dedi. Ben de başımla onayladım ve kapıdan çıkacakken arkamı döndüm tekrar.

"Yardım edeyim istersen." dedim. Valizleri çekiştirirken cevapladı.

"Valla reddedemeyeceğim sanırım." dedi gülümseyerek. Ben de aynı şekilde gülümsedim ve valizin diğerini çektim. "Onda kitaplarım falan var. Kişisel eşyalarım, parfüm tarak falan." dedi. Ben de kitaplığa doğru çektim valizi.

"Tamam. Kitapları en üste dizerim. Parfümleri falan şifonyere koyarım." dedim.

"Çok iyi olur. Teşekkürler." dedi ve o da kıyafetlerini çıkarıp dizmeye başladı. Benim aldığım valizden de bazı çerçevelenmiş fotoğraflar, parfümler, tarak vesaire şeyler çıktı. Onların altında da birkaç parça daha kıyafet.

Gözüm çerçevelerden birine takıldı. Fotoğrafta, kameraya gülerek bakan iki erkek vardı. Biri Ümit'ti. Diğeri kimdi bilmiyorum. Ama yakışıklı olduğunu kabul etmeliyim.

Yanlış anlamasın diye Ümit'e soramadım tabii. Ama birden modum düştü sanki. Zaten sadece çerçeve ve kıyafetler kalmıştı. Kitapları ve diğer ıvır zıvırları halletmiştim ben. Odadan çıkmak için ayaklandım.

"Bunlar bitti. Geriye çerçeveler kaldı. Onları da sen istediğin gibi koyarsın." dedim. Nasıl görünüyordum bilmiyorum ama Ümit kalkıp yüzüme baktı.

"Sen iyi misin? Bir şey mi oldu?" dedi. Sessizce yutkundum. İlk kez bir erkekle bu kadar yakın duruyordum ve bu heyecanlandırıyordu. Bir dakika! İlk kez değil. Merih ve Eserle de yakındım ben. Ama ikisinde de heyecanlanmıyordum. Niye böyle olmuştu ki şimdi?

Ben düşünce denizinde dalgalarla sörf yaparken, Ümit tekrar konuştu.

"Eray iyi misin yüzün kızardı? Ateşin mi var?" dedi ve elinin üst kısmını alnıma koyarak ateşimi ölçtü. Elini indirirken de konuşuyordu hâlâ. Bense dut yemiş bülbüle dönmüştüm resmen. "Ateşin yok. Ama bir tuhafsın. Dinlen biraz. Sanırım yoruldun." dedi. Bakışları benim için endişelendiğini gösteriyordu. Beni dikkatle yatağa oturttu. Kendimi toparlayıp konuşmam gerektiğini düşünerek cevap verdim.

"T-tamam Ümit. İyiyim ben. Merak etme. Dediğin gibi. Yoruldum biraz. Sanırım tansiyonum düştü." dedim. Vay be! Bunu iyi bulmuştum. Kullanırım arada.

"Yardım etmemi ister misin salona kadar?" dedi. Yataktan kalkarken cevap verdim.

"Yok, o kadar kötü değilim. Kendim giderim." dedim. Daha fazla bir şey demesine fırsat bırakmadan çıktım odadan. Kalbim hızlanmıştı amına koyayım! Sırası mıydı şimdi bunun?!

Eray'ı kaybediyoruz 😄

Yorumlarınızı bekliyorum

Bu arada, yeni kitabım 'OKYANUS MAVİSİ' ve 'YÜREĞİMDEN TUT' a desteklerinizi bekliyorum 💙

Sizleri seviyorum 💙

BEBEĞİMİN BAKICISI (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin