İyi okumalar 💫
Önceki bölümü atlamayın lütfen...
Eray
Ümit, ben ve Uraz yürüyüş için sahili seçmiştik. Daha çok Ümit ve ben seçtik ama konumuz bu değil. Uraz, Ümit'in kucağında, yani ana kucağı dediğimiz şeyde, bıcır bıcır etrafı izliyordu. Biz de yan yana, yavaş yavaş yürüyorduk."Aslında, sana bir şey sormak istiyorum ama çekiniyorum." dedi Ümit birden. Kaşlarım havalandı şaşkınlıkla. Sormaktan çekindiği şey ne olabilirdi ki? Başımla onayladım.
"Çekinmene gerek yok. Merak ettiklerimizi sormazsak birbirimizi nasıl tanıyacağız?" dedim ve Ümit'in bakışlarını üstümde hissederek yüzüne baktım. Gülümsemeye çalıştım. Çünkü o bana bakarken aklım karışıyor, ne yapacağımı şaşırıyordum.
"Pekii o zaman. Şeyy... Uraz'ın annesi nerede?" diye sordu. Sorduğu soruyla, istemsizce yüzüm düştü. O da farketti hemen. Olduğu yerde durup kolumdan tuttu. Ben de durmuş oldum. "Özür dilerim Eray. Üzmek istemedim." dedi. Eray... Adımın dudaklarının arasından ne kadar güzel döküldüğünü düşündüm. Tabiki cevap vermem gerektiğini de düşündüm, kalan aklımın bir kısmıyla. Yürümeye başladım ve bir yandan da cevapladım sorusunu.
"Yok üzülmedim. Annesi bizi, yani daha doğrusu Uraz'ı bırakıp gitti. Aslına bakarsan benim Urazdan haberim bile yoktu. Daha yaklaşık bir aylık babayım yani. Ne hamileyken haberim oldu Urazdan ne de doğduğunda. Doğduktan üç ay sonra kapımda buldum. Yani düşün işte. Kapıma bırakmış. Konuşma girişiminde bile bulunmadı benimle. Onu terkettiğim için ceza kesiyor aklınca." deyip sıkıntılı bir nefes alarak, omuzumdaki çantanın saplarını sıktım. Gerilmiştim.
"Ah bu çok kötü. Yani sahipsiz bir bebek gibi kapıya bırakması kötü olmuş." dedi, parmağıyla Uraz'ın yanağını okşarken. "Peki kimliği nasıl hallettiniz?" diye sordu.
"Eser halletti onu. Çantada doğum belgesi bulduk. Onunla halletti." dedim ve sağıma doğru baktım. Başıyla onayladı ve yürümeye devam ettik sahil boyu.
Akşama doğru eve gelmiştik. Yürüyerek gitmiştik sahile ve cidden yorulmuştum. Urazda yolda, Ümit'in kucağında uyuya kalmıştı. Yavaş hareketlerle ve olabildiğince sessiz bir şekilde eve giriş yaptık. Uraz'ı ana kucağından çıkarmaya çalışırsak uyanabileceğini düşündük ve önce ana kucağını çıkarmaya karar verdik. Ümit, Uraz'ı tutuyor, ben de kemerleri çözüyordum.
Kemerleri çözdükten sonra Ümit, kucağında Uraz'la salona geçti. Ben de beşiği salona aldım. Gözümüzün önünde olsun diye. Uraz'ı dikkatle beşiğe yatırıp, rahat bir nefes aldı. Bedenini, yorgun şekilde koltuğa bıraktı. Ben de hemen yanına bıraktım kendimi. Başlarımız, koltuğa dayalı duruyordu. Kafamı olduğum yerde Ümit'e doğru çevirdim. Birkaç saniye yüzünü izledim. Gözleri kapalıydı. Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu ve dudaklarımı araladım.
"Temiz hava bana da iyi geldi. Arada çıkalım böyle." dedim hâlâ Ümit'e bakarak. Yüzüne tebessüm yerleştirip gözlerini açtı ve başını bana çevirdi.
"Olur çıkalım. Bana da iyi geldi." dedi. Başlarımızı geri çevirme gereği duymadan, uzunca bir süre birbirimizi izledik. Ümit'e baktıkça, kalbimin hızlandığına şahit oldum.
Nasıl oluyordu bu? Yıllardır doğru bildiğim her şey, nasıl oluyordu da bir bir gerçekliğini yitiriyordu? Belki de inandığım her şey bir yalandan ibaretti. Belki de tek gerçek, oğlum ve gözlerine baktığımda, kendimi kaybettiğim adamdı...
Eray kapıldı gitti...
Yorumlarınızı bekliyorum
Sizleri seviyorum 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEBEĞİMİN BAKICISI (BxB)
RomanceEray, bir gün aniden kapısında bir bebek bulur ve bu bebeğe bakmak zorunda kalır. Ama hem iş hem de bebeğe bakmak pek mümkün olmadığından bu bebeğe bir de bakıcı lâzımdır. Peki bu bakıcı, yakışıklı ve atanamamış bir okul öncesi öğretmeni olursa ne o...