Bana Şaka Yapma!

68 3 0
                                    

"Bazen önemsemediğimiz bir öksürük bile,ciddi bir hastalığın başlangıcı olabiliyorsa, ufak bir şaka da savaşın başlangıcı olabilir." -Thomas Young

Sabah olmuş uyanmıştım aslında pekte uyudum sayılmaz yatakta bir öteye bir beriye dönedurdum. Kısacası uyku tutmamıştı beni. Yataktan kalkıp mutfağa gittim. Mutfağımda pek bir şey bulunmuyordu. Bir masa, sandalye, mutfak dolapları bir de ufak buzdolabım. Aslında evdeki tüm odalarda gerektiği kadar eşya bulunuyor. Yatak odamda bir yatak ve eşyalarımın bulunduğu bir dolap, oturma odamda da bir koltukla bir televizyon bulunuyor. Zaten oturma odasını pek kullandığım söylenemez. Sadece televizyonla bir işim olduğu zaman oturma odamı kullanırım. Televizyonla da nadiren işim olur.

Dolabı açıp içinden yarısına kadar dolu olan kahvaltı gevreğini ve sütü aldım. Sütü pek sevmesem de gevreklerle güzel gittiğini söyleyebilirim. Yemeğimi yiyip üzerimi değiştirmek üzere yatak odama gittim. Üzerime beyaz bir tişört ve önü açık siyah bir gömlek giydim ve tabi ki çok sevdiğim kot pantolonumu giydim. Aslında bu pantolonu sadece maça giderken giyerdim bunu neden yaptığımı bilmiyorum ama içimden bir ses bu pantolonu giymemi söylüyor. Ah harika şimdi de iç sesimden emir almaya başladım. Victoria kendine gel!

Kendimi çoğu kez azarlarım ama bunun sebebi delirmiş olmam değil tabi ki de sadece ben böyle eğitim aldım. Bizde yani eskiden bizdik şimdilerde beni öldürmek için ant içmiş olmalılar,”kendini azarlamazsan hiçbir zaman yeteri kadar güçlü ve acımasız olamazsın.” Bunu bize neden öğrettiklerini bilmiyorum hâlâ daha anlayamıyorum ama onlara bunun ne demek olduğunu sorduğumuzda hepimiz aynı cevabı alırdık:”kendinize yaptığınız aşağılamalar ve azarlamaları rakibinizle karşı karşıya geldiğiniz zaman aklınıza getirin, bırakın öfkeniz sizi ele geçirsin biz acımayız sadece bir kural var… ÖLÜM!” işte öyle de garip bir gruptaydım. Alışkanlıklar kolay bırakılmıyor.

Çantamı koluma takıp evden çıkmak için kapının yanına gittim. Kapıyı açtım ve çekip çıktım. Sokağa inmiştim bara doğru yola çıktım yolda dalgın yürüyordum ki bir motor sesi duydum. Arkama dönüp baktığım da dün akşam barda gördüğüm çocuk olduğunu anladım. Dün elinde tuttuğu kaskı kullanıyordu. Yanımdan geçerken yavaşladı bana bakıyordu beni tanımış olmalıydı yani ben öyle düşünüyordum. Tam yanımdan geçerken güldü ve bana göz kırptı. Evet, kesinlikle beni tanımıştı. Ve böylelikle beni delirtecek bir güne daha başlamış oldum. Barın önüne gelmiştim vakit kaybetmeden içeri girdim. Birazdan züppeler de gelir. Mutfağa doğru yürüdüm ve içeriye girdim Arthur mutfakta içkilerin şişelerini siliyordu bu şişeleri daha parlak hale getiriyormuş.

“Hey, n’aber Arthur sıkılmadın mı aynı şişeleri parlatmaktan.”

“Sanki yapacak daha iyi bir işim var da ben yapmadım. Bana akıl vereceğine içeriye git ve müşterilerinle ilgilen ya da sadece James’le.”

“Kes sesini! Sana sadece ismini sordum.”

“Zaten kızlar sevdiği çocukların isimlerini gidip onlara soramaz en yakında kim varsa ki ben o oluyorum ona sorarlar.”

Sinirlenmiştim hızlıca Arthur’un yanına gittim ve yanındaki bıçağı sıkıca kavrayıp biraz yukarıya kaldırdım. Arthur korkuyla bana bakıyordu ve biraz geri çekildi.

“Söylediklerine dikkat et, bir daha seni bu kadar nazik uyarmam!”

Elimdeki bıçağı sert ve hızlı bir şekilde önümde duran masaya indirdim. Hâlâ Arthur’a bakmaya devam ediyordum.

“Özür dilerim sadece şaka yapmıştım. Bir daha sana bir şey söylemem başımın belaya girmesini istemiyorum.”

“Tamam, bu seferlik bir şey demiyorum. Bir de unutmadan söyleyeyim bana şaka yapma.”

İntikam Çetesi     YakalanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin