Bunu Nasıl Yaparsın?!

79 3 0
                                    

"Endişelerinizden kurtulmak istiyorsanız , yaşamaktan en çok korktuğunuz şeyin bir gün başınıza geleceğini kabul edin." - Socrates

Doğruca yukarı çıkıp eve girdim. Kendimi yatağıma bırakıp uyumaya başladım. Uyandığımda saat tam 11.00’di. Kalkıp bir şeyler yedim ve evden çıktım. Çıkarken üzerimde aynı şerler vardı hatta bıçağım bile yanımdaydı bu bıçak bir zamanlar içinde bulunduğum çetedeki herkeste var hatta bizde bulunan dövmeleri bu bıçaklarla yapmıştık. Geç kalmamak için hızlı adımlarla ilerliyor bir yandan da ciğerlerime dolan havanın verdiği acıyla öksürüyordum. Farkında olmadan barın önüne gelmiştim. Kapıyı açıp içeriye girdim ama içerisi bomboştu. Ne olduğunu anlamıyorum normalde bar ağzına kadar dolu olmalıydı hatta yer olmadığı için kavga çıkaran birkaç artist bile mutlaka olmalıydı. Bu işte bir gariplik var ama ne? Umarım yine başım belada değildir!

“Hey! Kimse yok mu?”

Bunu söylerken barın ortasına doğru ilerliyordum ve başımı yukarıya kaldırıp müdürün odasına baktım. Kimse ses vermiyordu sanırım gerçekten başım beladaydı. Bağırmaya devam ettim.

“Hey! Ciddiyim nerdesiniz? Yoksa koca barı bana mı bıraktınız? Aslında hiç fena olmazdı. Zaten hep merak etmişimdir milyarder olmak nasıl bir duygu diye.”

Kendi kendime saçmalıyordum çünkü gelecek herhangi bir darbeye kendimi hazırlamaya çalışıyordum.

“O zaman merak etmeye devam et çünkü ben buraya tüm servetimi yatırdım. Bu barı asla sana vermem.”

Arkamdan gelen ses tanıdıktı ama endişelendiğim ve korktuğum için sesin kime ait olduğunu anlayamadım. Elimi arka cebimde olan bıçağımın üzerine koyup arkamı döndüm ve korkuyla karşımdaki adama baktım.

“Canavar görmüş gibi bakıyorsun, iyi misin?”

Şu anda içinde bulunduğum endişeden kurtulmak için karşımda duran adama cevap verdim.

“Belki gerçekten de bir canavar görmüşümdür. Dur bir daha bakayım mmm hayır canavar değilmişsin. Aslında sen benim…”

“Patronunum! Benimle nasıl konuştuğuna dikkat et. Seni kovabilirim, burası benim farkındasın değil mi?”

“Şey, üzgünüm siz olduğunuzdan emin olmak istedim ve yeterince sizsiniz.”

Patronum sinirli ama bir o kadar da alaycı bir tavırla benimle konuşmaya devam etti.

“Victoria şu sıralar hiç kafana darbe aldın mı? Hani camdan düşen saksı olur veya başına vurmuş sert bir top yoksa geçen 10.000 dolar verip yirmi kasa aldığım şarap şişelerini mi içtin? Hepsini!”

“Hayır… Hey! o şaraplarda ne var öyle.”

“Özel yapım. Konuyu dağıtma! Senin burada ne işin var.”

“Patron, şimdiden özür diliyorum ama az önce bana sorduğunuz soruyu size yöneltebilir miyim? Acaba şu sıralar hiç kafanıza dar…”

“Saçmalamayı bırak!”

“Saçmalamayı bırakayım mı? Yoksa bu bir ima mı?”

“Pardon bu aralar kafam biraz dağınık burada çalıştığının farkında olamadım bir an. Bu arada ne imasından bahsediyorsun?”

“Şöyle ki genelde patronlar çalışanlarını kovmadan önce onlara böyle… Hey dur biraz sen az önce kafanın dağınık olduğunu mu söyledin?”

“Evet.”

“Biz neyden bahsediyorduk, patron?”

“İma?”

İntikam Çetesi     YakalanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin