bir gün hiç ummadığım birine aşık olmayı hayal etmezdim. aslında ben aşık olmayı hayal etmezdim. yani...ben öyle sanıyordum belki de.
-------------
15 Haziran 2020*
her zaman istediğim şey kariyerimde başarılı, adından söz ettiren başarılı bir sanatçı olmaktı. gerçek bir sanatseverin çizdiğim tek bir doğru parçasından bile binbir türlü anlam çıkarması da bunlardandı."Bay Jung umarım bu serginizde de çokça güzel eserler biriktirmeye devam eder ve başarılarınızı devam ettirirsiniz. eserleriniz birbirinden güzel bu yeteneğinizi sakın kaybetmeyin."
genç bir ressam olarak yaşıtlarıma göre fazlaca yol kat ettiğimin farkındayım fakat bu bir son değil. daha öğrenmem gereken birçok bilgi ve birçok bakış açısı vardı. bu yüzden hâlâ gerçek bir sanatçı olduğumu geçirdiğim birkaç yıldan ibaret olduğunu söyleyemem. insanların yeteneğimi kaybetmemden korktuğunu düşünmeleri saçmaydı. yetenek varsa kaybolmaz ama geliştirilmezse kendini korumaya alırdı. bu da bazı insanların gerçekten öylesine söylediği yalanlardan biriydi benim için.
önümdeki gri ve beyaz ile harmanlanmış takım elbisesi ile durup pek samimi olmayan gülümsemesi ile bu sözleri sarf eden kişi eski ev sahibim aynı zamanda bilinen bir iş adamıydı. geçmişte az çektirmemişti yine de bu samimiyeti nereden elde etmişti inanın ben de bilmiyorum. karşımda bir cevap beklercesine duran orta yaşlı adama tıpkı onun gibi samimiyetten uzak bir gülümseme sunup saygı çerçevesinde eğilip teşekkür ettim.
uzun zamandır üzerinde çalıştığım eserlerimi bir kez daha sergilemek üzere bu müzeyi kısa bir süreliğine kiralamıştım. bu şekilde açtığım sergi sayısını artık hatırlamazken günden güne kendimi geliştirdiğimin de farkındaydım. insanların çoğu bu geniş atmosferde eserlerimin fotoğraflarını çekerek etrafı turlarken birçoğu da birer birer değerlendirdiğini düşündüğüm bir şekilde yavaşça hareket ediyordu. serginin ilk günü dolayısıyla kalabalık dakikalar geçtikçe artıyordu ve ben bana yöneltilen sorulara cevap vermekte artık zorlanıyordum. kapanış saati gelmişken ilk günden bu kadar kalabalığı beklemediğimi fark ettim. sergide benim için bulunan küçük odaya bıraktığım eşyalarımı almak üzere kısa süreliğine etrafı boş bırakmışken odaya girdiğim sırada içeriden kıkırtıların geldiğini duydum. hızlı bir şekilde kulaklığımı boynuma geçirip sırt çantamı da omzuma atarken kıkırtıların bir durup bir arttığını duyabiliyordum. kapanış saati olmasına rağmen içeride iki genç adam vardı ve eserlerim ile ilgilenmekten çok birbirleri ile şakalaşıyorlardı. bunun bana yapılan bir haksızlık olduğunu düşünerek yanlarına ilerledim. biri kumral diğeri de siyah saçlı karizmatik iki delikanlıya benziyordu. ikisi de benden rahatça bir karış uzunlukta iken bu yaptığımın gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyordum. çünkü herhangi biri bir tane patlatsa sanki yerdeki gözükmeyen çukura bir ziyarete çıkabilirdim. yine de bana yapılan bu saygısızlığı kaldıramazdım. ne pahasına olursa olsun bunu yapacaktım. adımlarım ve stresli düşüncelerim aklımı ele geçirirken derin bir nefes alıp yanlarına ulaştığımda sesli bir biçimde boğazımı temizledim. ikisi de aynı anda bana döndüklerinde yutkunmadan edememiştim. gerçekten yüzleri fazla...fazla düzgündü. hatta fazla çekici fazla güzel- ne diyorum ben?
"oh, bu serginin de sahibi siz olmalısınız? üzgünüz, aslında biz birkaç aydır bu sergi için planlama yapıyorduk ve biraz geç olsa da geldik. eserleriniz evimizde bile baş köşede gerçekten harika bir ressamsınız."
bu duyduklarım karşısında ufak çaplı bir şok geçirmiş ve farkında olmadan çattığım kaşlarımı indirmiştim. bu sözleri söyleyen bir tık daha uzun olan kumral saçlı gençti. konuşmasını yaparken ona hayranlıkla bakan siyah saçlı gencin ise gülümsemekten yüzünün öyle kalacağını düşünmüştüm. 'evimizde' dediğine göre sevgililer mi? belki de evli? kardeş de olabilirler aslında? bu detayları boşverip gerçekten samimi bir şekilde gülümseyen yüzüne karşı kayıtsız kalamayıp gülümsedim. her şeyi yanlış anlamıştım sanırım yine de bu şekilde davranılmaması gerekirdi..
"bunları duymak güzel fakat epey geç oldu yarın ya da diğer günlerde de gelebilirdiniz."
"biz dansçıyız ve pek zaman kavramımız yok. bu yüzden meşgul olmadığımız her vakit genelde bu saatler oluyor kusura bakmayın lütfen."
bu kez bunu söyleyen bakışlarını kumral olanın suratından çekmeyi başaran ve ondan bir tık daha kısa olan siyah ve keskin hatlara sahip olan adamdı.
"ah, anlıyorum sizi kusura bakmayın lütfen. siz inceleyin o halde ben de daha sonra sergiyi kapatayım. geldiğiniz için minnettarım"
sessizce adımlarımı ikisinin de yanından uzaklaştırıp serginin kapısından kendimi dışarı attım. gün boyu etkisi altında kaldığım yorgunluğun en iyi çözümü uyumak, müzik dinlemek ve soğuk hava almaktı ve ben de şu an yalnızca son iki şıkkı gerçekleştiriyordum. kulağımda en sevdiğim grubun hareketli bir rock parçası çalarken kapının önünde bulunan iki basamaktan yüksek olanına oturup gözlerimi uzunca bir süre kapattım. etraftaki dükkanların, mekanların hatta ve hatta evlerin lambaları birer birer kapanırken ben yalnızca onları seyrediyordum. aklımdan bu anda yapılabilecek en güzel resmi yapmaya başlarken bu tablonun o çifte ait olduğunu hissettim. onları ilk gördüğüm andaki gülüşmeleri tuvalime bir bir boya akıtırken bunun güzel bir eser olacağını idrak edip altına da hayali imzamı bıraktım.
birkaç dakika geçmişti ki ayak seslerinin arkamdan doğru yaklaştığını fark ederek ayağa kalktım. evet gelen o iki gençti. zaten başka kim olabilirdi ki??? kumral uzun boylu olan şen kahkahalarını yanındaki adama sunarken içimin tuhaf bir biçimde ezildiğini hissetmiştim. nedeni ise meçhul. sergiden çıkıp yanıma geldiklerinde minnetlerini ifade ederken sonradan fark ettiğim detay kumral olanın boynundaki kameraydı. eliyle sıkıca tutuyordu, sanki biri alıp kaçacakmış gibi...eserlerimi çekmiş olmalılar diye düşünüp onları yolcu ederken serginin kapısını kapatıp güzelce kilitledim. yürümeye başladığımda fark ettiğim detay karşısında ufak bir şaşkınlık yaşamıştım. siyah saçlı olan genç tahmini olarak 2cm daha uzun olan kumralın elini sıkıca kavramış ve sanki bir daha bırakmamaya yemin etmiş gibiydi. yolumuzun bir süre aynı devam etmesi üzerine birkaç metre ilerimdeki bu çifti rahatça gözlemleyebiliyordum. kumral olan bir süre sonra kamerasını siyahlıya doğrultup gecenin karanlığı altında şen kahkahalar eşliğinde fotoğraflarını çekmeye başladı. haliyle diğeri de bundan memnun görünüyordu. bu şekilde zihnimdeki tuvalimin biri henüz yeni kurumaya bırakılmışken bir diğeri için boyalar akmaya başlamış gece manzarasının altına bu ikili yer edinmişti bile.
daha fazla takip etmiş gibi olmamak adına en kestirme dönüşten sapıp evime doğru yol aldım. ancak bu ikiliyi aklımdan kazımak zor olacak gibiydi..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
dear diary / woosan+hwa
Short Story15 June 2020 i never dreamed of falling in love with someone i never expected one day. actually, i never dreamed of falling in love. i mean... that's what i thought, maybe. 15 June 2021 dear diary, my love for my best friend has become unbearable. p...