1 ay sonra
"Mark! Kutuyu burada bırakmışız."
Cherry elindeki kutuları yere bırakıp belini tuttu. Mark'a seslenirken kendini iyice yaşlı teyzeler gibi hissediyordu. Her taraf toz içindeydi ve o katlanamıyordu.
"Geldim, nereye bunlar?" Mark iki kutuyu da üst üste alıp içeri götürmeden önce sormuştu. Tam 2 gündür evi düzenlemeye çalışıyorlardı. Taşınma işi sandıklarından çok daha zor olmuştu.
Daha sakin, ağaçlarla dolu bir sokaktan ev beğenmişlerdi. Kirasınıda gayet uygun bulunca direkt tutmuşlar, aileleriyle de anlaşmışlardı. Birkaç gün önce nakliye işlerini de halledince diğer evlerden tamamen çıkmış, yeni evlerine gelmişlerdi.
"Onlar benim odama."
Mark giderken o da kendini koltuğa atıp başını arkasına yaslamıştı. Evde daha doğru düzgün uyuyabilecekleri bir ortam bile yoktu bu yüzden çok yorulmuşlardı. Mark'la beraber durmadan mobilyaları çekip duruyorlardı ama bir düzene girmiş gibi gözükmüyordu.
"Hallettiysen gelsene yanıma." İçeri, sevgilisine seslenip beklemeye başladı. Birkaç dakika beklese de Mark gelmemişti. Kalkıp kendisi gitmeyi düşünerek koltuktan kalktı.
Odasına doğru ilerlerken neredeyse her odadan boya kokusu geliyordu. Odaların çoğunu farklı renklere boyamışlardı. Evi tuttuklarında sadece salonun duvarları çok açık bir maviydi ve onlar da orayı değiştirmek istememişlerdi.
Açık kapıdan içeri girip etrafına bakınca Mark'ı arkası dönük bir şekilde yatakta otururken buldu.
"Mark?" Ona seslenmesiyle Mark arkasına dönmüş ve gülümsemişti.
"Ağlıyor musun sen?"
"Ne ağlaması ya? Etraf toz dolu görmüyor musun?" Cherry onun savunmasına karşı gülmüş ve dizlerinin üstünde yatağa çıkıp arkasından boynuna sarılmıştı. Omzunun üstünden neye baktığını görünce dönüp Mark'a bakmış ve gülümsemişti.
"Gerçekten biz sevgili olalı bir yıl bile olmadı." Arkasından yanına atlayıp elindeki çoğu sayfası boş olan albümü aldı. Piknik yaptıkları günden, Jeno'yla buluşup onu üçüncü tekerlek gibi hisssettirdikleri günden ve bir çok farklı anıdan fotoğraflar vardı ama hala çoğu sayfa boştu.
Cherry Mark'a bakıp sesli bir şekilde gülmüş ve üstüne doğru yıkılarak ona sarılmıştı. Amacına ulaşmış bir şekilde Mark'la beraber geriye düştüklerinde hala sevgilisine gülüyordu.
"Duygusal bir sevgilim olduğunu bilmiyordum." Mark tek bir hareketiyle ikisini de düzeltip elini Cherry'nin beline sarmış ve ona sarılmıştı. Cherry'de tek elini Mark'ın saçlarına atıp hafifçe karıştırdı.
"Bana söz ver."
"Hm, ne sözü?" Mark tutuşunu sıkılaştırırken tekrar konuştu.
"Bu albümün bütün sayfalarını fotoğraflarımızla doldurup daha bir sürü yeni albüme geçene kadar benimle kal. Çok fazla anımız olsun birlikte. İleride dönüp baktığımızda pişmanlıklarımızı değil paylaştığımız anıları görelim. Tamam mı?"
Son cümlesinden sonra geri çekilip Cherry'e bakmış ve bir cevap beklemişti. Cherry ise böyle bir şey duymayı asla beklemiyordu. Onu neyin birden duygusallaştırdığını anlamamıştı ama ayak uydurmaya karar vermişti.
"Tamam, söz. Bilirsin, kesinlikle işime gelir. Bunu söylediğin için benden artık kurtuluşun yok." Başını sallayarak konuştuktan sonra sevgilisine hızlı bir öpücük verip ayağa kalktı. Ellerini beline koyup etrafa baktı.
"Hadi, hadi kalk. Yapacak çok iş var. Böyle olmaz." Yerdeki eşyaları toplayarak odadan çıktığında Mark'ta onu gülümseyerek izlemiş, yeni yerleştirdikleri komodinin üzerindeki gözlüğünü takıp peşinden gitmişti.
Onunla aynı eve çıkmak hayatında verdiği en iyi karardı ve muhtemelen hep öyle kalacaktı. Onunla tanışması ise başlı başına bir şanstı ve bütün şansını burada harcadığını düşünüyordu.
final
aaaaAA aynı mark gibi duygusalım şu an. bu kurgudaki kitleyi de buraya yazmayı da aşırı seviyordum. yorumlarınız, destekleriniz ve oylarınız için hepinize çok teşekkür ederim iyi ki varsınız💖💖😔
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you can really dance [mark lee]
Fiksi Penggemarmarkerlee9: woaw gerçekten dans edebiliyorsun 🌸 # 1- leeminhyung