Bir de kıskançlık krizleri vardı. Ben kıskanınca ona patlardım, kızardım, bağırırdım,tartışırdık sonra o hep haklı çıkarırdı kendini. O kıskanınca haklı çıkmamın ihtimali bile yoktu. Çünkü suçlu hep ben olurdum. Onu kıskandığım şeyler boş şeyler değildi ama onun beni kıskanma sebepleri çok boştu. Kızlarla her şeyi yapardı bişey diyemezdim ama ben bi erkekle minicik konuşsam kıyameti koparırdı. Her şeye rağmen ben onu affederdim hep ama onun beni affetmesi o kadar kolay olmazdı. Küserdi bana konuşmazdı kaç gün. O konuşmadığı süre zarfında da kızlarla konuşurdu hep inadına. Bende kırılırım, üzülürdüm ama umrunda olmazdı. Sonra zorla affederdi ben ise hiç o kızların konusunu açamazdım. En son kıskandığımda benimle ayrılmak istemişti. Sırf kıskandığım için. Öncesi veya sonrası onun için önemli değildi o an içinden gelen herşeyi söyler beni paramparça eder giderdi.
Yüzünü görmek istememe gibi bir durum söz konusu bile değil çünkü aynı sınıftayız. Her Allahın günü o suratını görüyorum. Biz böyle şeyler yüzünden bir küser bir barışırdık. Ama bir zamandan sonra bıkmaya başlıyo insan, sıkılıyo, istemiyo.. Böyle böyle yıprandık, bittik. Belkide rahat bırakmam lazımdı ama rahat bıraksam da kaybederdim. Kıskanınca da kaybettim..
" İnsanlar her türlü gider. İnat etmişse eğer sonunda ölüm olsa da gider. Öyle de gider böyle de gider. Bir bahane bulur onunla gider. Hele de bir erkekse hesap bile soramazsınız , gider.. Gitmek istiyorsa zorla tutmanın bir anlamı yok. Gururunu giderayak hiçe saymanın da bi manası yok. Bırak gitsin. Gittiği yerde mutluluğu bulursa ne ala ama bulamaz da geri dönerse eğer : SIRA SİZDE ! "