■bir■

26 3 3
                                    

2 Mayıs'ta karanlık tarafın kaybıyla sonuçlanan savaşın ardından üç aydan uzun zaman geçmişti ve bir çok aile gerek duygusal gerek ekonomik sorunlar yaşıyordu. En belirgin problemleri yaşayanlardan biri ise Malfoy ailesi olmuştu.

Eşinin yokluğunda Narcissa ailesini ayakta tutmaya çok uğraşsa da gün geçtikçe daha da zorlandılar.Geçim sıkıntısı yaşadıkları için bir çok aile dostundan yardım istediler ama onlar da aynı durumda olduğundan hiçbir şey iyiye gitmedi.Başkalarından yardım istediklerindeyse isimleri damgalandığından dolayı yardım eden olmadı.

Narcissa son çare malikaneyi sattı ve kızı Mathilda'yı oğlu Draco'ya emanet edip ekonomik sorunları halletmek amacıyla şehir dışına çıktı. Narcissa yanına çocukları almamanın vicdanını çekse de yapamayacağını biliyordu. Draco'ya Hogwarts'a gidene kadar bir süre bir yerlerde idare etmelerini ve en kısa zamanda kalmaları için uygun bir yer bulacağını söylemişti. Bu sözün üzerinden üç gün geçmesine rağmen Narcissa'dan hiçbir haber gelmemişti.

Ve şimdiyse Draco soğuk zeminde acı içinde kıvranarak uzanmış, gök yüzünün ağladığı gibi ağlıyordu. Sanki hıçkırıklarının amacı gökte çakan şimşeklerin sesini kesmekti. Vücüdunun her bir parçası sızı içerisindeyken ruhunun alev alıp kül parçalarına dönmesini bekliyordu. Belki o zaman acıtmazdı yaşananlar.

Kendinde yerde uzanmayı bırakacak gücü ancak aklına kardeşi Mathilda geldiğinde elde edebildi. Kendisine saldıran büyücüler ilk geldiğinde ona "Git!" diye bağırmıştı. Mathilda ne kadar abisini bırakmak istemese de Draco'nun ettiği ısrar üzerine hızla oradan ayrılmıştı.

Draco önce yavaşça doğruldu ve sonra sessiz bir iniltiyle ayağa kalktı. Aldığı bütün darbeler yüzünden başı delicesine ağrıyor ve dönüyordu ama inatla kız kardeşini aramaya koyuldu. Yağmur sesinden başka hiçbir şeyin duyulmadığı sırada adını haykırdı güçle ancak ses gelmedi. Ardından bir daha bağırdı ve bir daha... Ancak bir türlü yanıt gelmiyordu. Kardeşine de saldırma ihtimalleri her geçen saniye aklına daha da kazınırken daha büyük bir hırsla bağırıyordu. Kanayan yaralarını umursamadan, yalnızca bağırıyordu ve ses gelmedikçe kuduruyordu.

Bir yerden sonra gücü kalmadığının farkına vardı. Tek eliyle kimin olduğuna dikkat etmediği evin çitlerine yaslanırken diğer eliyle hıçkıra hıçkıra ağlayışının yüzüne verdiği ve kendisinin bile katlanamadığı ağlayan ifadesini saklıyordu.  Hıçkırıklarının arasında yeniden ve yeniden bağırdı.

"Mathildaaa! Mathildaaaa! MATHILDAAAAAĞĞĞ!" Sonuncusu bağırtı değil tam anlamıyla bir haykırıştı ve bu haykırışın ardından başkalarının sesi duyuldu.

"Malfoy?" diyen Harry'e baktı Draco. Onu karşısında nasıl bulduğunu sorgulamaya bile zihni yetmiyordu, beynindeki tek düşünce Mathilda'nın güvenliğiydi.

Harry'nin ardından bütün bir Weasley ailesi ile Hermione Granger çıktı ancak Draco umursamıyordu. Çitlerden güç almayı bırakıp ağlayarak ilerlemeye devam etti ve seslenmeye.

"Mathildaaa!"

"Heyy! Malfoy, dur! Sana ne oldu?" diyen Molly anaç tavrıyla en önden ve evdekilerin geri kalanı da-George hariç (eve geri girdi)- arkadasından takip ettiler Draco'yu. Altın üçlü Draco'nun bu haline ilk defa şahit olmanın şaşkınlığıyla peşinden koşarlarken ne olduğunu oldukça merak ediyorlardı. Arthur ne kadar içeri geçmeleri için bağırsa da Ginny dahil hiç kimse onu dinlememişti. 

"MATHILDAAA!!" diye bağırışı sonuncusu oldu. Artık nefes alırken bile zorlanıyordu. Oralarda bir direğe tutunup hıçkırıklarının arasında nefes almayı deniyordu. 

Harry artan merakıyla koşuş hızını arttırdı ve herkesi geride bırakıp Draco'nun yanına ilk varan oldu. Uzaktan bile oldukça net belli olan yaralara yakından bakınca ne kadar derinden olduklarını fark etmişti. Şaşkın ifadesi simasındayken sordu. "Sen, iyi misin?"

broken smileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin