Draco ile Mathilda onca şeyden sonra Weasleylerin yanına gitmeye oldukça çekiniyorlardı.Draco yıllarca Ron'un maddi durumuyla dalga geçmiş, soy adlarını tükürür gibi kullanmıştı.
Mathilda ise kendinden bir yaş büyük abisinden geri kalmamış Ginny'i defalarca küçük düşürmüş,Harry dördüncü yılındayken "Kokuşmuş Harry" rozetlerini insanlara dağıtmış ve dahasını yapmıştı.Aslında ikilinin aklında olanlar sadece bunlar değildi.İkisinin de kollarında asla silinmeyecek o karanlık işaret vardı ve bunlar kayıplara neden olmuştu,George o karanlık işaret yüzünden yarım kalmıştı!Ama başka çareleri olmadığından gitmek zorundaydılar.Draco kardeşi için, Harry içeri girdikten sonra biraz daha kabullenici olsa da o da içeri girmeyi hiç istemiyordu. Bütün yaşananların vicdan azabı vardı kalbinde.
"Kalmak istemiyorum...Çalmayalım zili."diyen Mathilda'nın yeşil gözleri dolu dolu abisinin gri gözlerine bakarken yalvarıyordu.
"Başka şansımız yok."
"Ama..."
Mathilda'nın yüzünü eline aldığı sırada konuştu Draco."Adının anlamını unutuyorsun Mathilda,savaşta güçlü olan..."
"Savaşı kaybettik..." dedi Mathilda ilk ve ardından ekledi. "Neyse ki!"
"Savaşı kazandık,neyse ki!Şimdi kapıyı çalıyorum,dolmasın gözlerini."
Draco ne kadar kardeşine destek olma çabasında olsa da o da ne yapacağını bilmiyordu.Kalp atışları o kadar güçlüydü ki ara ara başı dönüyordu.Ama yine de güçlü kalmaya çalışıyordu.Parça parça olan kalbininin etrafına duvarlar örmüş gerçek hislerini herkesten saklamayı uzun zamandır deniyordu, ilk defa bu gün açlık, uykusuzluk ve güçlü darbelerin etkisiyle patlamıştı.Narcissa Draco'nun üzgün olduğunu elbette biliyordu ama o kadar güçlü görünmüştü ki,sanki her şeyi yapabilir ve asla yorulmazmış gibi...
Mathilda derin bir nefes aldı ve zil çalarken aldığı nefesini tuttu.Aklından sıra sıra ölümler geçiyordu,durduramadığı bir biçimde zihninde ölenler dolanıyordu. Fred,Sirius,Cedric,Dumbledore,Snape,Lupin,Tonks...
Bu toksik düşünceleri açılan kapı böldü.
Kapıyı açan Molly sıcak bir gülümsemeye sahipti.Draco ile Mathilda'nın kendi aralarında konuştuğu birkaç dakikalık sürede, bütün eve artık savaşın bittiğini ve dostluk zamanının geldiğini tembih etmişti,tabi ki George buna kulak asmamıştı ama en azından kavga çıkartmamayı kabul etmişti.
"Hoş geldiniz çocuklar,biz de sizi bekliyorduk!"diyen Molly'e karşı Draco minik de olsa gülümsemeyi denedi.Ne yapacağını bilmiyordu.Sanki yaşananların üzerine Molly'e gülümsese ayıp olacaktı. Oğlunu öldürenleri desteklemişti, şimdi kadının karşısına geçip sırıtacak mıydı yani?
Gülümseme denemesinin ardından Mathilda'nın aksine Draco konuşmak için cesaretini topladı."Evinize kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz."
Molly kendince samimi ve mütevazi bir tebessümle karşılık verip kapıyı tamamen açtıktan sonra. "Mathilda, tatlım seni Ginny odasına götürsün ve Draco canım sen de beni takip et!"
Mathilda kısa süre yıllarca aşağıladığı kıza baktıktan sonra başını yere eğdi ve Ginny'i takip etmeye başladı ne yapacağı hakkında zerre fikri yoktu, yalnızca ayak uydurmayı deniyordu.
Draco'nun da ruh hali Mathilda'dan farklı değildi, yalnızca daha toparlanmış haliydi. Yüzü hariç. Molly merdivenlerden çıkarken Draco, Ron ve Harry ile aynı odada kalmamak için zihninden dualar ederken Molly yeniden konuşmaya başladı, sanki kadının sessizlikle büyük bir derdi vardı.
"Önce üzerini değiş ve sonra da odaya bıraktığım pansuman malzemelerini yaralarına sür. Sırtındakiler için de hiç çekinmene gerek yok, bana gelirsen ben hallederim tatlım."
"Çok düşüncelisiniz, teşekkürler." dediği esnada utançtan yer kabuğunu kırıp magmada erimek istedi.
Üst kata çıktıklarından üzerinde kocaman bir "R" harfi asılı olan kapının önünde durdular. İçeriden gelen fısıldaşmalara aldırmamayı denerken Molly kapıyı pat diye açtı. Draco bu hareketi biraz garipsemişti. Kendi evinde ne zaman içeriye girilmesi gerekse kapı tıklatılırdı, ancak anlaşılan kovukta böyle bir gelenek yoktu.
Küçücük bir odanın zemininde oturmuş üçlü, sanki yakalanmışçasına gözlerini belertirken Molly hızla konuştu. "Harry canım sen Fred'in yatağına geç tatlım! Hermione sen de salona in, senin için aşağı katı hazırladım ve Ronald sen de tıkınmayı bırakıp Draco'ya birkaç parça kıyafet ver!"
Draco, Fred'in yatağının boş oluşununun nedenini hatırladıktan sonra kısa süreli bir sarsıntı yaşarken Hermione bir şey söylemeden odadan çıktı ve Harry, Ron'a bakıp hafifçe güldükten sonra George'un odasına geçti.
Ron gözlerini devirip ayaklanınca Molly rahatlamış bir biçimde çocuklara baktı ve sanki her şey inanılmaz normalmiş gibi "İyi geceler çocuklar! Tatlı rüyalar!" diyip kapıyı örttü. Açıkçası Molly de durumun tuhaf olduğunun farkındaydı ancak olayları toparlamak için her şey sıradanmış gibi yapmayı deniyordu.
Kapanan kapının ardından Draco öylece dikilmiş bakıyorken Ron dalga geçti. "Tanıyamadın herhalde! Ben Weasley, Ronald Weasley!"
Tanıdık sözleri duyunca Malfoy hafifçe güldü ancak Ron tadını kaçıracak bir agresiflikle "Sence adım komik mi? Senin adını sormama gerek yok; soğuk bakışlar, platin sarısı saçlar, karanlık işaret... Bir Malfoy olmalısın!"dedikten sonra, Draco gömleğini çıkartırken tek kaşı kalkık bir biçimde sordu. "Bunu söylemek için kaç yıl bekledin?"
"Bu yaşananlar emin ol beklediğim türden değildi, keşke bunlar yerine 'beklediklerim' gerçekleşseydi 'Malfoy'" dedi tiksinerek.
Gömleğin tamamını çıkartıp yara içindeki bedenini açıkta bıraktıktan sonra bakışlarını Ron'a sabitleyen Draco'nun içi sızlamıştı. Kastettiğinin Fred olduğundan emindi. "Ron," diye seslendi en başta.
Ron'dan "Ne?" diye bir cevap alınca devam etti. "Biliyorum bir şeyi değiştirmeyecek ama... Hem Fred için hem de... Şuana kadar yaptığım her şey için üzgünüm, özür dilerim."
"Umarım 'Sorun değil!' dememi beklemiyorsundur Malfoy, zira bekliyorsan aptallık ediyorsun." dedi Ron kısa süreli sessizlikten sonra. Aslında oldukça şaşkındı ancak fazla da belli etmek istemiyordu. Sakladığını sansa da belli ediyordu.
"Beklemiyordum." dedi ve bir süre duraksayıp iç çekti. Ardından mırıltıyla konuştu. "Çünkü sorun olduğunu bililyorum..."
Son söylediğini Ron duymuş olsa da üzerine bir şey söylemeden elindeki "WEASLEY ÖRGÜ KAZAĞI" ve çizgili pijama ile yüzüne kocaman pis bir sırıtış oturtup Draco'ya döndü. Draco ise karşısındaki manzaranın bir rüya olmasını dileyerek Ron'a baktı. Ron elindekileri yatağa attıktan sonra konuştu. "Pansuman yaptıktan sonra giyersin, eminim ki sana 'Weasley' kazağı oldukça yakışacak Malfoy!"
...
Draco'yu üzerinde Weasley kazağıyla hayal bile edemiyorum skheishe bir de altına çizgili pijama...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken smile
FanfictionHogwarts savaşından sonra Malfoy ailesi maddi sorunlardan dolayı Weasleylerden yardım isteseydi ve Draco ile kardeşi Weasley ailesinde kalmak zorunda kalsaydı ne olurdu? Yeye yeni bir fan fic yazıyorum ve baya mutluyum umarım siz de seversiniz.