2.BÖLÜM

51 9 118
                                    

BÖLÜM ŞARKILARI

MODEL-SARI KURDELELER

CANAN ERÇETİN-ANNEM ANNEM


Ben hep mecbur kalandım. Yaşamaya, nefes almaya, kendimi korumaya ve kardeşimi korumaya. Evet benim bir kardeşim var yani vardı...

Hastaneye doğru ilerlerken Ege hastanede olan kişinin kardeşi olduğunu söylemişti. O abiydi ben ablaydım. Onun abiliği şimdiki zamanı da kapsıyordu ama benim ablalığım kirli mazimde kalmıştı. Ben ablalığımı o kirli ve karanlık mazimde kaybetmiştim ve bir daha da hiç bulamamıştım. Ben kardeşimi de kurtaramamıştım ki..

Şimdi Ege'nin yaşadığı korkuyu çok iyi anlıyordum. Kardeşini kaybetmekten çok korkuyordu, hatta o kadar korkuyordu ki dizini sallamayı hastaneye geldiğimizden beri bir kez olsun bırakmamıştı. Hastaneye geleli 20 dakika olmuştu. Ege'nin dedesi Ege'ye kardeşinin birden bayıldığını ve apar topar hastaneye getirdiklerini söylemiş,geldiklerinden beri doktorların onlara bir şey söylemediğinden yakınmıştı. Anneannesi ve dedesi buradaydı ama anne ve babası yoktu. Bu durum normalde birinin garibine gidebilirdi ama benim için olağan bir durumdu.

Ne garipti değil mi bir insanın ailesizliğe alışması hatta artık alışmayı bile geçerek ailesizliği normal bir şey olarak görmesi?

Ege'nin dedesi bir ileri bir geri koridorda dolanıp duruyor, anneannesi ise geldiğimizden beri ağlıyordu.

Ege.. Ege ise sadece dizini sallıyordu. Yüzü ifadesizdi, o kadar ifadesizdi ki eğer dizini sallamasa yaşadığından bile şüphe edebilirdim. Ama o ifadesizliğinin ardında ne kıyametler koptuğunu biliyordum ve hiçbir şey yapamamak canımı sıkıyordu. Anneannesi o kadar ağlıyordu ki eğer biri onu sakinleştirmezse her şey daha da kötüye gidecekti ama Ege ve dedesinin şu an bunu görebilecek hali yoktu. Yavaşça kadına doğru yürüyüp yanındaki sandalyeye oturdum.

"Onu çok seviyorsunuz değil mi?" Torununa olan sevgisinden bahsettirip onu sakinleştirebilirdim.

Hıçkırarak cevap verdi "O benim prensesim, her şeyim. Bana kızımın emaneti o. Nasıl sevmem? Hem görsen sende çok seversin."

"Eminim çok severim. Sizin gibi güçlü bir kadını bile böyle ağlatabilecek bir kızla tanışmak gerçekten benim için çok iyi olurdu."

"İlahi kızım ben mi güçlüyüm? Geldiğimden beri ağlamaktan başka bir şey yaptığım yok." dedi kırık bir tebessümle.

"Ağlamak güçsüzlük değildir ki. Yapabileceğiniz şeyleri yapmışsınız zaten artık yapacak bir şeyiniz yok bundan sonrası doktorların işi. Ve söylediğimde ciddiyim gerçekten güçlü bir kadınsınız. Öyle değilseniz bile öyle gösteriyorsunuz yani."

Kafasını yan çevirerek bana baktı. Ağlamaktan mavi gözlerinin etrafı kanlanmıştı. Ege'nin gözlerini aldığı kadın karşımdaydı ve söylediklerimin gerçek olup olmadığını gözlerime bakarak anlama çalışıyordu.

"Senin yüzünden bile daha güze bir kalbin var kızım. Umarım bu kalbin hak ettiği hayatı yaşar."

Yaşamamıştı, yaşamıyordu ve yaşayamayacaktı.. Çünkü benim kalbim onun sandığı gibi güzel değildi. Karaydı, kapkaraydı. Çünkü benim kalbim yanmıştı ve ben kalbimin küllerinden kendime kalp yapmıştım. Benim kalbimi güzel görme sebebi kendi kalbinin güzelliğiydi ama bunu ona söylemedim.

"Siz bana sizi bu kadar ağlatmayı başaran kızdan bahseder misiniz biraz? Ben şimdiden hayranı oldum."

Derin bir nefes aldı ve tebessüm etti. Torununu gerçekten çok seviyordu bu onu anlatırken parlayan gözlerinden belliydi. "Adı Eylül. Daha altı yaşında. Evimizin küçük prensesidir ama bu onu hiç şımarık bir çocuk yapmadı. Görsen sanki altı yaşında değil altmış yaşında. Benden daha olgun davrandığı ve daha olgun cümleler bile kurduğu oluyor prensesimin."

SESSİZ RİTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin