Tarih 27 Şubat 2015Ben bugün soğuğu gördüm. Karanlığı en derinlerde hissettim. Ben bugün ölümün tekrar ne kadar güzel olduğunu gördüm. Ben bu kadar uzaklık nasıl olur diye düşündüm her gün.
Hergün yeni bir umutla başladım günüme. Bir günü daha düşünerek geçirmek istemedim. Başaramadın. Ben bu soğukluğu hep düşündüm. Neydi beni sizden ayıran?
Yok olmak istedim. Yok olduğum da merak edecek üzülecek kişileri görmek istedim. Kendimi o kadar yalnız hissederken kimseyle arkadaşlık kuramıyorum. Bu benim başlıca bir sorunum mesela.
Arkadaşlık kavramını kendime çok görüyorum. "Sen kimsin ki arkadaşlık yapıyosun?" Diyorum kendime. Her gün bir parça daha nefret ediyorum tabi.
Yine de susuyorum ama. Gözümün önünde canımın parçası ölse yine de susacak gibiyim. Bomboş bir duvar gibiyim. Her bir cümleyi 10 kere düşünüyorum. Ayrıntılarıyla. Kimseyi sevemiyorum. Aslında sevmiyorum.
Bencilim. Herşeyden önce de cimriyim. Buna rağmen benle arkadaşlık yapanlar var. Kimseyi paylaşamıyorum. Herkes benim olsun istiyorum. Kimseye güvenmiyorum ama sırlarımı anlatıyorum. Ne kadar garipim dimi? Dur dur daha var.
Hep bir kin duygum var insanlara. Herkesi kendime düşman görüyorum. Tek kelimeyle nefret ederken yine tek bir kelimeleriyle de çok seviyorum. Haberleri olmadan küsüp yine haberleri olmadan barışıyorum.
Çok seviyorum ama nefret ediyorum. Ailemi kendime uzak görüyorum. Nefret beslemiyorum asla, ama uzak görüyorum. Bakışlarında ki ezicilikten yada nefretten kaçıyorum her zaman. Sonra mı?
Sonrası bir buz kütlesi kadar soğuk. Ben nefretten kaçarken ailemin nefretiyle karşılaştım. Ben o kadar yokum ki. Varlığım pek de birşey değiştirmiyor.
O kadar beyazım ki, içimde ki siyahı kimse göremedi.
O kadar yalnızım ki kimse beni farketmedi.
Her seferinde konuşmayı arkadaşlık kurmayı deniyorum. Her cümleyi o kadar düşünüyorum ki. Her bir harf ne ifade ediyor diye. Edebiyatı falan sevmiyorum ben. Edebiyatı sevmem için arkadaşlık ilişkim iyi olmalıydı. Ya da bu kadar içe kapanık olmamalıydım.
Benim Doğa gibi duvarlarım yoktu mesela. Kimseyi dışarda bırakmıyordum, ama herkesi içeri alıp kimsenin yüzüne bakmıyordum. Doğa iyi bir kızdı. Ben ise kötü. Beni iyi gösteren şey ne? Yardım etmem mi? Pekala vardır bir sebebi unutma.
Neyin gerçek neyin hayal olduğunu iyi biliyor fakat hayal dünyasında kalmayı tercih ediyordum. Herkesi hayatıma sokup hepsinden nefret ediyordum.
O kadar karmaşık biriyim ki. Ben kendimi çözememişken sizden yardım isteyemem. Yardımdan kastım da benim karakterimi bulmanız. Nasıl biriyim ben?
İyi,
Kötü,
Acımasız,
Korkak,
Cesur,
Kimim ben? 16 yılımın yarısına geliyorum. Herkesin bir karakteri, hedefi varken ben neden böyleyim? Gelecek ile ilgili bir planım yok. Geçmişden kurtulamadım.
O ekmek parçası ve yeşil çimenler beni engelliyor. Mutlu olmayı kendime çok görüyorum. Ben kimim ki mutlu olayım? Sabah 6 akşam 5i unutmuyorum. Abimi, birlikte geçirdiğimiz günleri.
Para denen illetten nefret ediyorum.
Keşke diyorum, keşke hiç şehire taşınmasaydık. Geçmişim peşimi bırakmayacak çok iyi biliyorum. Yeni bir sayfa açarsam eğer diğer sayfaların eskimesinden korkuyorum.
Ben ne kadar da korkak biriyim.
Ben ne istiyorum? Bunun bile cevabı yok. Yeşil çimen, bir bağ evi nasıl olur? Hayır. Ya denize karşı bir ev? Hayır. O da hayır.
Hayatım hep olumsuzluklarla devam ediyor. Soğuk biriyim aslında. Kimseyi düşünmüyorum. Asla sevilmeyecek bir karakterim var benim.
Bir romanın ilk cümleleri, bir kalbin ilk atışları gibidir demiş Öznur Yıldırım. Edebiyatına ve kişiliğine hayran olduğum kız. Ne güzel de demiş. Her bir cümle başlangıcının umudundan bahsediyoruz burda.
Karakterim yok. Sevilcek bir tarafım da yok. Sadece yazıyorum. Sadece okuyorum. Ben bu kadarlık bir kızım. 16 yılı boş boşuna yaşıyorum. Ama susuyorum.
Herşeye rağmen yine susuyorum. Sessizim aslında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kahve Misali
Short StorySoğuk rüzgârlar esiyor ensemden, Yağmur damlıyor kirpiklerime. Bak, bulut bile nefret dolu bana. Geceler bile küskün. Nefret hissedilecek en kötü duygu. Kasıp kavuran bir fırtına. En kötüsü de, yalnız bir nefretlik.