2.6 /final

291 52 57
                                    

Sonunda bütün yanlış anlaşılmalardan kurtulup çiftler halinde bir kafeye gelmiştik.

Evet Jihoon ve benden hemen sonra Shua ve Han'da sevgili olmuştu. Şaşırmadım değil çocuk onu gördüğü yerde yönünü değiştiriyordu ve şu an pasaklı sevgilisinin ağzındaki kremayı temizlemekle meşguldü. Cidden ikisi de birbirinden tuhaf.

"Yani sen diyorsun ki en başından modeli seçip fotoğraflarını çekmiştin."

Ay Jeonghan yeter artık! Kaç gündür benim başımı şişirdiği yetmezmiş gibi Jihoon'a sorarak onun da başını şişiriyordu.

"Evet en başından beri Hao'ydu model."

Zaten Minghao'nun bu yarışta olmaması tuhaf gelmişti ve nedeni de buymuş.

"Seni sinsi pirinç topu."

"Bana öyle seslenme."

Jihoon'u sözlerim ile biraz daha uyuz edip başımı omzuna yerleştirmiştim. Son zamanlarda bana en çok huzur veren şey buydu. Başımı omzuna yaslayıp o çiçek ve şeker karşımı kokusunu içime çekmek.

"Biliyor musun Soon?"

Shua konuştuğunda başımı kaldırıp ona baktım.

"Jihoon'un telefonunda kendi fotoğrafından çok senin fotoğrafların var!"

"Pis satıcı!"

Joshua omuz silkmiş önündeki çilekli pastayı yemeye devam etmişti.

Yüzüme yine Jihoon'un nefret ettiği o gülüşüm yayılmıştı ve bunu durduramıyordum.

Sessizce "Bana bu denli aşık olman kalbimin daha da heyecanlanmasına ve seni öpmek istememe sebep oluyor" diyerek tam olarak küçük gözlerine sabitledim gözlerimi. Yanakları al al olmuş nereye bakacağını bilemeyen sevgilime iyice sokularak devam ettim. "Bunları ekelim mi?"

Jihoon ayağa fırlayarak "Hep birlikte bir yere mi gitsek? Şöyle açık alan. Sıcak bastı da" dedi.

Çok sevimli. Çok sevimli. Çok sevimli.

"Macera parkına gidelim mi?"

Yanlış mı duydum yoksa kıçını asla kaldırmayan Jeonghan macera parkına mı gitmek istemişti?

"Sen ve macera parkı?"

Omuz silkti. "Joshua böyle koşmalı atlamalı oyunları seviyormuş bir şans vermek istedim."

Göz devirdim. Başka neden isteyecekti ki zaten.

Sonunda hepimiz ayağa kalktık ve kendimizi caddeye bıraktık. Parkın nerede olduğunu bile bilmiyor sadece yürüyorduk.

"Ya Soonyoung piçi!"

Mingyu?

Arkadan gelen sese doğru dönüp baktık.

Mingyu yakın arkadaşı Seungcheol, Chan ve alt sınıflardan sürekli adı kavgalarda geçen bir çocuğu yanına almış kinle bize bakıyordu.

"Sen öldün pislik!"

O an kaçmazsak dayak yiyeceğimizi anlamıştım çünkü aramızda kavga edebilecek tek kişi bendim ve 4 kişiye birden yetemezdim. Bu yüzden hızla Jihoon'un elini tutarak koşmaya başladım.

Hem koşuyor hem de kahkaha atıyordum.

"Bu da ne böyle?"

"Üzgünüm sevgilim. Alışsan iyi olur çünkü benim hayatım hep böyle geçiyor."

Jihoon somurtarak daha hızlı koşmaya başlamıştı. Onu böyle görmek bana daha çok neşe veriyordu. Bir kez daha evrene teşekkür ettim. Beni Jihoon'dan ayırmayıp yanlış anlaşılmayı düzelttiğimiz için.

"Jihoon-ah özür dilerim ama endişelenme sana bir şey yapmalarına asla izin vermem!"

Jihoon gülmemeye çalışarak elimi daha sıkı kavradı.

"Ben de sana asla zarar vermelerine izin vermem."

~
Ve ficimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Umarım başka ficlerimde görüşürüz öpüldünüz💗

 Umarım başka ficlerimde görüşürüz öpüldünüz💗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
model 'soonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin