tw// kan, işkence, yan karakter ölümü, klostrofobi
İskenderiye, Mısır'ın ve Akdeniz'in incisi...
Zor bir kazının son gününün son saatleriydi ve 55 yaşındaki Calliope Limneos Papakosta eve gitmeye hazırdı.
Bir Arkeolog, 14 yıldır Mısır'da İskenderiye'deki şehir parkının tam kalbinde yer alan Shallot Bahçeleri'nde şehre adını veren firavunlaşmış antik fatihin yani Büyük İskender'in izlerini tarıyordu. Şimdiyse elleri boş bir şekilde eve dönme zamanıydı. Sonra bir parça toprak çukur içinde kaydı ve Papakosta'nın genç asistanı tozların içinden kendisini çıkartıp beyaz bir mermer parçasını kontrol etmesi için kazı şefini çağırdı.
Papakosta kazıdan dolayı hayal kırıklığına uğramıştı, ancak beyaz taşın ışıltısını gördüğünde içinde bir miktar ümit kabardı.
''Kosta, aşağıda bir şey var, bakabilir misin?''
''Bekle aşağı geliyorum.'' dedi kadın. Zorlanarak indi.
''Bak, şurada!''
''Nereye bakıyoruz''
''Şurada bir şey çıktı.'' Kadın nefes almakta zorlanıyordu.
''Şu hale bak, çok toz var!''
''Bu yüzden durdum. Ne olduğunu anlamıyorum. Toprak yığınının içinde.''
İçinden dua ediyordu. ''Umarım bu sadece bir mermer parçası değildir.'' diyordu Papakosta ve duaları kabul oldu.
Nesnenin, Büyük İskender'in ayırt edici izlerini taşıyan erken bir Hellenistik heykel olduğu ortaya çıktı. Yıllarını Büyük İskender'in mezarını bulmaya adamış artık pek de genç sayılmayan bu kadın ve kazıya devam etme konusunda hayal kırıklığına uğramış bir arkeolog için güçlü bir teşvikti.
''Makara sistemine ihtiyaç duyacağız.'' dedi kazının içerisindeki genç asistan. Toprak alanda 10 metre derinlikteki çukurun içinde büyüyen umudun nişanı, beyaz mermerin kenarlarını kazıyarak yer açmaya çalışıyordu. Toz toprak içindeydi. Keten pantolonu ve ince pamuk gömleği eskiden hangi renk idiyse de artık toprak bejiydi. Baekhyun, tutulmuş beline aldırmadan heykelin etrafına kasnaklar geçirdiğinde terden sırılsıklam olan suratı toz ve topraktan neredeyse çamura dönmüştü. Ama ne kendisi ne de biricik hocası olan Papakosta o heykeli yekpare çıkarmadan dinlenmeye niyetli değildi. Sonuç olarak yazın cehennem gibi kavurduğu İskenderiye'de herkesin umudunu kestiği bir anda, başkalarının Makedonya'da çıkmasını beklediği Büyük İskender'in kayıp mezarına ilişkin ilk bulgu sayılan heykeli, Byun Baekhyun elleriyle çıkardığında kendisinin buradaki beşinci, hocasının ise yirminci yılıydı.
Papakosta, Byun Baekhyun'un İndiana Jones dışındaki ilk ve tek kahramanıydı. Seul'de arkeoloji bölümünü bitirir bitirmez İskenderiye Medeniyeti Helenik Araştırma Enstitüsünün baş direktörü olan bu kadına kendisini kabul ettirebilmek için aylarca çabaladı. Günlerini kadının peşinden koşup yalvararak, kazı alanına kaçak girmeye çalışarak ve hatta kazı alanının su altında kalan yerleri için tasarladığı dinamo örneklerinin planlarını ve zemin analiz hesaplarını kendisini kabul etmeyen kadının ofisine kâğıttan uçak yapıp penceresinden uçurarak geçiriyordu. Nihayetinde bu kadın, neredeyse on beş yıl elinde gerçek olmayan hiçbir veri ile kazıyı sürdürebilecek kadar ısrarcı ve pes etmeyen biriydi. Baekhyun tek yapması gereken şeyin aynı ısrarla pes etmeden her gün kendisini hatırlatması gerektiğini biliyordu. Nitekim Papakosta onu ilk kabul ettiğinde sadece kaba işleri yaptırıyordu, üstelik zaten bunun için günlük yevmiye alan işçiler varken. Fakat şimdi o, antik kentin kraliyet mahallesini ortaya çıkaran arkeoloğun baş asistanıydı. İşçiler gitmişti, güneş batı ufkundan batmak üzereydi. Kazı alanının son günüydü ve onlar bu mermer parçasının etrafını kazmayı bitirip toprak örtüsünü elleriyle temizlediğinde ellerinin ve ayaklarının titretmesine engel olamadığı heykelin yüzünü net bir şekilde ortaya çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vergina Güneşi
Fiksi PenggemarBaekhyun arkeolog olmak istemişti, tarihi eser kaçakçısı değil.