Jin'den
Sanki,sanki bu anı daha önce yaşadım gibi! Sanırım o benim sadece şu anım değil o benim aynı zamanda geçmişimdi ve işte yine gözlerimin önünde onu kaybediyordum işte yine beni bırakıp gidiyordu!800 Yıl Önce
Her zaman ki gibi güzel ve derin bir uyku çekiyordum ki uykularımın kabusu olan o ses yine bana seslendi "Prensesim" bu ses bana aslında güzel ve derin uykumdan uyanıp yeni bir güne başlamak gerektiğini söylüyordu. Onu duymazlıktan gelmeye çalıştım ama nafile tekrar tekrar bana seslendi "Prenses Ji-Kyung" sanırım güzel uykuma veda etmem gerekiyordu. Ona şöyle seslendim "Efendim Ae-Ra"Ae-Ra küçüklüğümüzden beri benim hizmetkarımdı ama ona hizmetkar demek hoşuma gitmiyordu. Çünkü o benim bu saraydaki daha doğrusu bu dünyada ki tek arkadaşımdı. Buralı değildi dışarıdan getirilmişti çok güzel ve cana yakın bir kızdı aramızda abla, kardeş ilişkisi gibi bir ilişki vardı. Ben ondan 2 yaş büyüktüm o 16 ben ise 18 yaşındaydım ben bunları düşünürken bana yine seslendi ama bu sefer sesinde ufak bir uyarı içeriyordu "Prensesim eğer yine geç uyanırsanız Kraliçe'den azar işitmemeniz içten bile değil." Ae-Ra'nın bu söylediğiyle birden yerimden doğruldum. Ah Kraliçe o çok sert biriydi saray'ın kurallarına çok dikkat eden ama her işin üstesinden gelen biriydi o resmen Kraliçe olmak için doğmuştu.
Benim yatağımdan kalkmamla hizmetkârı girmesi bir olmuştu. İçeri girer girmez direk beni giydirmeye başladılar. Bu aslında fazlasıyla rahatsız edici bir şey ama artık alıştım bu benim için günlük bir aktivite haline gelmişti artık. Hatırlıyorum da daha küçükken onlardan birine beni giydirirken siz sapık mısınız acaba demiştim. Şimdi düşünürken daha utanç verici bir hal aldı gerçekten ben bu kadar utanırken o kadın ne hissetmiştir acaba? Neyse düşündükçe daha fazla utanıyorum en iyisi düşünmemek. O esnada hizmetkarlarda beni giydirmeye bitirmişlerdi bu seferde beni masaya oturtup saçımı yapmaya başladılar ve sonunda benimle olan işleri bitti ve odadan çıktılar onlar odadan çıktıktan sonra bende benim için hazırlanan masaya oturdum. Masaya oturduktan sonra Ae-Ra kahvaltıdan sonra ne yapmak istediğimi sordu. Bir yandan yemek yiyor bir yandan da ne yapmak istediğimi düşünüyordum. Sonra birden aklıma sera geldi gerçekten sera'ya gitmeyelim uzun zaman olmuştu. Sera bu koskoca saray'da biraz olsun rahatlayabildiğim nadir yerlerdendi. Bu yüzden Ae-Ra'ya sera'ya gitmek istediğimi söyledim.
Kahvaltımı bitirdikten sonra masadan kalktım ve odadan çıkıp sera'ya yürümeye başladım. Ben önden hizmetkarlarda arkamdan yürüyorlardı Ae-Ra ise hizmetkarların en başında yürüyordu. Bir süre yürüdükten sonra sera'ya geldik ben ve Ae-Ra dışında kimse sera'ya girmedi sadece ben ve Ae-Ra sera'ya girdik diğerleri sera'nın dışında bizi bekliyorlardı.
Sera her zaman ki gibi güzeldi çiçekler de güzeldi ama sanki bugün üzerlerinde bir hüzün vardı. Çiçekler her günkü gibi değildi bu sadece bana mı böyle geliyordu acaba diye Ae-Ra'ya da sordum "Ae-Ra sence de bugün çiçekler biraz hüzünlü gibi değil mi?" diye Ae-Ra'ya sordum. Ae-Ra sorumun üzerine çiçeklere bakmaya başladı sonra bana dönüp "Haklısın Prensesim" Ae-Ra'ya sert bir bakış attım çünkü kimsenin olmadığı yerlerde bana prensesim demesini sevmiyorsun bu bana çok resmi geliyordu. Ae-Ra'da anlamış olmalı ki "yani haklısın Ji-Kyung" bu söz üzerine bir birimine bakıp güldük. Bazen keşke Ae-Ra kız kardeşim olsaydı demekten kendimi alıkoyamıyorum.
Biraz daha sera'da kaldık çiçeklerle ilgilendik daha sonra sera'da çıktık sera'dan çıktıktan sonra uzun zamandır saray'ın kütüphanesi gitmedigim de aklıma geldi saray'ın kütüphanesi gitmeyi en az sera'ya gitmek kadar çok seviyordum. Bu yüzden adımlarımı kütüphaneye doğru çevirdim. Saray'ın kütüphanesi doğru giderken etraftaki hizmetkarların bana garip, garip baktıklarını gördüm. Ben bu bakışları biliyorum kesin bir şey olucak. Bakışlardan rahatsız olmaya başladığımı hissediyordum bu yüzden adımlarımı hızlandırdım.