Ji-Kyung'dan
Kraliçe'nin az önceki mutluluğu yerini öfkeye bırakmıştı bana sanki öldürecekmiş gibi bakıyordu. Bir an bu söylediğimden pişman bile oldum açıkçası. Kraliçe sert bir ses tonuyla bana şöyle dedi "Bu evliliği istememek gibi bir seçeneğin yok!" Tam da düşündüğüm gibiydi onlar zaten karar vermişlerdi bana sadece haber veriyorlardı. O an içimden kraliçeye bu benim hayatım ve hayatımla ilgili kararları sadece ben veririm demek istiyordum ama biliyorum ki bu hiçbir işe yaramayacak. Aksine Kraliçe daha çok öfkelenicek ve öfkesini hiç bir suçu olmayan hizmetkarlardan çıkarıcaktı. İnsanların benim yüzümden azar işitmesini istemiyordum bu yüzden sesimi çıkartmadan ayağa Kraliçe'yi selamladıktan sonra odadan çıkıcaktım ki arkamdan gelen sesle bir kez daha yikildim "Ji-Kyung sakın kraliyet ailesinin adını lekeleyecek bir şey yapma eğer öyle bir şey yaparsan bunun bedelini sadece sen değil yanındakilerde öder" yanındakilerde derken aslında hiç bir suçu olmayan hizmetkarlarım ve Ae-Ra'dan bahsediyordu. Kraliçe gerçektende acımasız biriydi en büyük korkum ise günün birinde onun gibi biri olmak.Kraliçe'nin odasından çıkıp kendi odama doğru gidiyordum, şimdi anlıyordum çiçeklerin bugün neden hüzünlü oldugunu meğer bana hüzünlenmişler. Kraliyet düğünleri herkes tarafından büyük bir coşkuyla karşılanır çünkü bu iki kraliyet arasındaki bağı guclendirirdi bu ve benzeri düşünceler beyninde dolaşırken odama varmıştık biliyorum. Odama girdim ve bir kaç adım attım ve birden kendimi yerde buldum. Ae-Ra hemen yanıma geldi ve nasıl olduğuma bakmaya başladı. Kraliçe'nin odasından çıktığım andan itibaren beni zorla taşıyan bacaklarımın artık beni taşıyacak taksitleri kalmamistı. Gözyaşlarıma daha fazla engel olamadım ve ilk başta bir damla sonraysa sel olup akmaya başladılar. Ae-Ra ise bir yandan beni sakinleştirmeye diğer yandan yerden beni kaldırmaya çalışıyordu. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama onun gözlerindeki korkuyu hissediyordum. Ben gittikten sonra o bu koskoca saray'da tek başına ne yapacaktı? Bu koskoca saray'da tek başına kalamazdı o! Burda kiler onunla şakalaşmaz aksine başkasına olan öfkelerini ondan çıkarırlardı. O sırada farketmiştim şuanda yatağımdaydım Ae-Ra beni zorla olsa da yerden kaldırıp yatağa oturtmayı başarmıştı. Ayaklarımı yerden kaldırıp yatağa koyduktan sonra oturuş pozisyonundaki vücudumu yatış pozisyonuna getirmişti. Başımı yastığa koyup üzerini yorganla örttükten sonra başımı okşayarak bana şöyle dedi "Her şey geçicek Ji-Kyung her şey çok güzel olucak inan bana." Umarım dediğin gibi olur umarım her şey çok güzel olur Ae-Ra, umarım...
Kwang-Min'den
İsmini bile yeni öğrendiğim yüzünü hiç görmediğim bir kızla evlendiğin haberini kraliçe verdi bugün bana. Her zamanki çalışma odadaki masada oturmuş bakanlar tarafından Krala sunulan önerileri gözden geçiriyordum. Nerdeyse okumayı öğrendiğimden beri bunu yapardım çünkü ileride iyi bir kral olabilmek için devlet işlerinden anlamam gerekiyordu ama benim düşündüğüm tek şey ismini daha bugün öğrendiğim Ji-Kyung adındaki prensesti. Acaba benim hakkımda ne düşünüyordu? O da diğer kızlar gibi benimle evlenip bu ülkenin önce velihat prensesi sonra kraliçesi olmak için can mı atıyordu, yoksa benimle evlenip böyle büyük bir yükün altına girip diğer velihat prensesler gibi zamanla bütün çocukluğunu ve masumluğunu kaybediceği için benden nefret mi ediyordu? İşte bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum.Bugün daha fazla çalışmayacağımı anlamam uzun sürmedi bu yüzden önerilerin yazılı olduğu kağıtları kenara koydum. Kağıtları kenara koyar koymaz Soo-Bin hemen onları aldı ve masanın yanında duran bir tane çekmecesi bulunan sehpanın çekmecesine koydu. Soo-Bin ben 15 yaşındayken korumak olmustu. Merak ediyorum da acaba o bu evlilik hakkında ne düşünüyordu? Bu merakımı gidermek için bu soruyu ona sordum ama klasik Soo-Bin işte bana her zaman ki gibi şöyle dedi "Bu evliliğin hem velihat prensimiz hem de Kraliyetimiz için en iyisi olduğu kanatindeyim." Gerçekten bu kadar ciddi olmak zorunda mıydı, bazen onda duygu adına hiç bir şey olmadığını düşünüyorum ama ona da hak veriyorum çünkü küçüklüğünden beri ciddi olması ve hayatı pahasına beni koruması öğretilmişti yani suç onda değildi ona bakıp sadece "umarım dediğin gibi olur" demekten başka bir şey yapmadım zaten istesem de ne yapabilirdim ki elimden hiç bir şey gelmezdi.