Kabus (!)

85 6 0
                                    

Bir zamandır içimde yağmur yağıyor. Bu yağmur tüm çiçekleri öyle çok suladı ki, hepsi boğuldu. Neyse ki henüz beni fark etmedi; kıyafetlerim hala kuru. Yüreğimdeki korku sonunda beni görmesini sağladı. Kaçmaya başladım, ölüm yağmuruna yakalanmamak için koştum.

Ebediyen koştuktan sonra bir odaya girip kapıyı kapattım. Oda, düşüncelerimden daha karanlıktı. Boş odada nefesim yankılandı. Haykırdım, sessizlikte kayboldu. Yavaşça beliren kırmızı gözler, üzerime gelmeye başladı. Kapı tarihe karıştı. Kaçacak bir yerim yoktu. Ellerimle yüzümü kapatıp yere çöktüm.

Toprağa bir damla gözyaşı döktüm. Damlanın düştüğü yerden kırmızı bir gül filizlendi. Üzerime gelen gözler yavaş yavaş kapanıp karanlıkla bütünleşti. Gülün rengi odayı aydınlattı. Ayağa kalkıp odanın diğer tarafındaki kapıdan dışarı çıktım. Kapı, bir mağaraya açıldı. Elinde değnekle yürüyen ihtiyar kadın önümü kesti. Benden nefretimi istedi, vermedim.

Üzerime lanetler yağdırdı. Mağaranın derinliklerine doğru koştum. Ayak bastığım toprak çürüdü. Mağaranın sonuna kadar koşup duvara yaslandım. Aç ve susuz günler geçirdim. Duvar, lanetimden çürüyüp yolu açtı. Yürüyerek bir çiçek bahçesine vardım. Kızıl saçlı kadın, kendisi gibi güller yetiştirmişti. Sadece bu bahçede renkler görülüyor ve hissediliyordu. Bahçenin etrafında yürüdüm.

Lanetim, kadını görünce yok oldu. Kırmızı ve yeşilin mükemmel uyumu olan bahçede yürüdüm. Kızıl kadın beni fark etti. Üzerime yürümeye başladı. Ayak bastığı yerlerde çiçekler gülümseyerek açtı...

RuhsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin