1

10K 438 226
                                    

Medya, Enes.

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayınız.

-

Aklımı kaçırmak üzereydim. Enes büyük koltukta oturmuş, dizlerini kendine çekerek uzanmış, içini çeke çeke ağlıyordu. Bense sinirden dönüp duruyordum. Ellerim titremeye başlamıştı.

Yurdu aramıştım ve bu adama evlatlık verildiğimizi öğrenmiştim. Haberimiz olmadan, bir okul çıkışı buraya gelmiştik ve öğrendiğim şey, ağlama isteğiyle dolmamı sağlıyordu.

Bilmediğimiz bir adam hayatımıza girmiş, bütün düzenimizi bozmuştu. Hiçbir şey bilmemek beni daha da korkutuyordu.

Devlet yurdu bile bizi siktir edip, bu adamın önüne koyduysa, hissettiğim gibi; tehlikedeydik.

Koltukta ki bedene yaklaşıp, sarı saçlarını okşadım. "Enes, ağlama artık." diye mırıldandım. Ama benim de gözlerim yaşla dolmuştu.

Zorla bu eve tıktırılmış, çıkmak istediğimizde onlarca korumayla karşı karşıya kalmıştık. Bu daha da sinirlerimi bozuyordu. Kaçamıyorduk. Tamamen etkisiz bırakılmıştık. Ve kimse bize bir açıklama yapmıyordu.

"Giray." dedi, hıçkırarak Enes. Onun ağlamasıyla benim de gözümden bir damla yaş akarken, tekrar hıçkırdı. "Giray hayatımız mahvoldu."

Benim söylemeye korktuğum şeyler dudaklarından dökülürken, başımı iki yana sallayarak gülümsemeye çalıştım. Ne kadar başarılıydım bilmiyorum. "Hayatımız neden mahvolsun bebeğim?" diye sordum. Sanki hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya çalışıyordum ama, büyük bir sorun vardı. "Baksana adamın evine, koskocaman. Zengin bir babamız oldu, sevinmemiz lazım."

Dudaklarından bir kez daha hıçkırık kaçtığında, başımı omzuna yasladım. Ağlama bile diyemedim bir kez daha. Çünkü biz tam olarak şu an, ağlama evresindeydik.

Omzuna küçük öpücükler bırakıp," Beraberiz." diye fısıldadım. Başımı kaldırıp, ona baktığımda ağlamaktan yeşile çalan gözlerini, bana dikmişti. "Beraberiz ve yan yanayız Enes."

Alt dudağını ısırıp, burnunu çekti bilmem kaçıncı kez. O kadar güzel biriydi ki, onun ağlamasına sebep olduğu için o adamı öldürecektim. Onu mahvedecektim.

"Beni hiç bırakmayacaksın değil mi?" diye sorduğunda, hemen başımı iki yana salladım. Ondan başka hiç kimsem yoktu. Onsuz yapamazdım ve onu bırakmam, söz konusu dahi olamazdı.

Beni yanına doğru çektiğinde, koltuğa uzanıp, onu kolumun altına alıp, göğsüme yasladım. "Geçecek Enes." diye fısıldadım. "Şu an bulunduğumuz durumda olmamıza sebep olduğu için o adamı öldüreceğim. Ve sonra her şey geçecek."

Kendime verdiğim bir sözdü bu. Otuz dakikada tepetaklak olan hayatımızın hesabını o adamdan soracaktım. Bedeli ne olursa olsun, Enes'in gözünden akan her damla yaşın hesabını soracaktım.

Enes göğsüme yaslanmış, öylece dururken, saatler geçmişti. Arada kalkıp kapıya bakmak istesem de, Enes'i rahatsız etmek istemediğimden, kalkmamıştım. Bu süreç içerisinde derin ağlaması, küçük iç çekişlere dönmüştü.

Bir kapı sesi duyduğumuzda, Enes hemen başını kaldırdı göğsümden. Korkuyla etrafa baktığını görünce, koltukta oturur pozisyona gelip, onu kollarımın altına aldım.

Atalay Demirkan bütün ihtişamıyla salona girerken, gözlerindeki hin bakış, dudaklarında ki tehlikeli sırıtmayı gördüm. Enes'i biraz daha kendime yaslayıp, saçlarını okşadım.

Titreyen ellerini belime sarıp, o adama bakmaya başladı. Korksa da, bakışlarını çekmiyordu. Ben de baktım yeniden o adama.

Üstündeki ceketi havalı bir şekilde çıkarıp, koltuğun üstüne attı. Yavaşlıkla kravatını çözüp, onu da koltuğa bıraktıktan sonra, gömleğinin bir kaç düğmesini açıp, koltuğa oturdu. Direkt bize bakıyordu. Elleri saçlarına ulaşıp, hafifçe dağıttığında, yüzü daha da sert görünmüştü.

"Neden burada olduğunuzu merak eder gibisiniz?" dedi. Ses tonundan eğlendiği o kadar belliydi ki, dişlerimi sıktım. Şu adamın suratında bir yumruk patlatmak istiyordum. "Buradasınız, çünkü; ben öyle istedim."

Sözleri ego kokmuyordu. Hayır, bu tamamen büyük bir özgüvendi. Gözümü korkutan bir özgüven. Enes'in bana daha çok sarılıp, vücudunun kasılmasını sağlayan bir özgüven.

Korkuyordu, haklıydı.

Bir kaç saat önce vücudumu saran soğukkanlılık yoktu artık. Sertçe yutkundum. Büyük sıçmıştık.

Bir bacağını, diğerinin üstüne atıp, geriye yaslandı. Kollarını iki yana açarken, "Ben ne istersem olur çocuklar." dedi. Tanrı gibiydi. Kusursuz. Korkutucu.

Bir şey deme cesaretinde bulunamadım. Tek kelime etsem, o mavi gözlerin altında ezilecekmişim gibi hissettim. Yanlış bir hareketimde, her şey daha da kötü olacak gibi. Dizlerim titremeye başlamıştı.

Soğuk bakışlarını ikimizin üstünde gezdirip, hafifçe tebessüm etti. Bu mutluluktan oluşan bir gülümseme değildi. "Sizi istedim ve bakın, karşımdasınız."

Enes derince bir iç çekerken, adamın bakışları ona kaydı. Ve yavaşça surat ifadesinin yumuşadığını gördüm. "Korkmayın." dedi, otoriter bir ses tonuyla. "Dediklerimi yaparsanız kimse üzülmez."

Dudaklarımı araladığımda, konuşmak için cesaret topladım. Art arda yutkunup, "Yapmazsak?" diye sordum. Karşı çıkmak için değil, yapmadığımız taktirde başımıza neler geleceğini merak etmiştim.

Bakışları bana dönüp, yeniden eski sertliğine ve soğukluğuna kavuştu. "Üzülürsünüz." dedi, ondan çıktığına emin olmadığım masum bir ses tonuyla. Tatlı bir gülümseme kondurmaya çalıştı dudaklarına ama mide bulandırıcı duruyordu. "Ben yapmak istemediğim şeyler yaparım ve siz çok üzülürsünüz." Bunu bize kabul ettirmek ister gibi, başını aşağı yukarı sallamıştı. Sözlerinin arkasında duracağını göstermek istiyordu.

"Peki, bizden ne yapmamızı istiyorsunuz?" diye sordum bu sefer.

Enes biraz daha bana yaklaştığında, saçlarının arasına bir öpücük kondurdum. "Korkma bebeğim." diye fısıldadım. Burnunu tişörtüme sürtüp, yeniden o adama döndü. Çocuk, korkudan karşısında konuşamıyordu bile.

Atalay Demirkan, bir anda yerinden ayaklanıp, önümüzde sağa sola tur atmaya başladı. Yeniden yukarıdan bakıyor, bakışlarıyla bizi eziyordu. "Kurallar var." dedi, gözlerimin içine içine bakıp. "Bu kurallara uyulmazsa, çok korkutucu bir adam olabilirim."

"Kurallar mı?" diye, şaşkınca sordu Enes. Bu, adamla ilk kez muhatap oluyordu. Ve sesi titremişti. Bebeğim, adamın duruşundan bile korkuyordu.

Çünkü ikimiz de hissediyorduk. Biz kural insanı değildik. Bize kural koyuldukça, biz onun dışına çıkmak için çabalardık. Çünkü biz, kural sevmezdik.

Ve bu huyumuz, başımıza çok işler açacak, çokça yaralanmamızı sağlayacaktı.

-
İstediğim gibi yazabilirsem, diğerlerinden çok daha farklı bir kurgu olacak.

Enes.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
TEHLİKE - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin