Bugün burada 7.günümüzde hala ses seda yoktu alilerimizden ve Meriçten. 7 gündür her gün vücudumuza bir madde verilip su kaydırağında zorla kaydırılıyorduk. Camdan eski mahkumları izledikçe midem kalkıyordu. Çok kötü gözüküyorlardı. Bir deri bir kemik kalmışlar, suratları mosmor olmuştu. Bazıları ayakta zor duruyordu. Tuvalete gitmek için kapıyı yumrukladığımda bize yemek getiren o kadın açtı kapıyı. Birlikte ilerlerken tuvalete girdik ve kapıda bekleyeceğini söyledi. Sonra tam çıkarken kadının biraz ileride arkası dönük bir şekilde biriyle konuşurken gördüm. Kaçmak için tam zamanıydı. Eski püskü masaların olduğu koridorlardan geçtim, bir koku vardı, çok ağır bir koku. Merak ettim ve kokunun geldiği odaya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda bir de ne göreyim. Kusmamak için ağzımı tuttum. Kokuyu almamak için burnumu kapadım. İnsan uzuvları vardı bir kol el bacak burayı morg olarak kullanıyorlardı galiba. Demir sürgülü çekmece gibi bir sürü şeyler vardı içinden birini açtığımda bacakları kopmuş gözleri açık bir ceset gördüm ve korkudan hemen geri kapattım. Bizim de mi sonumuz böyle olacaktı ? Buradan hemen çıkmalı Enes ve Doğayı kurtarmalıydım. Kapıyı kapatıp çıkışı aramaya devam ettim ama burada bir sürü koridor bir sürü oda vardı çıkışı bir türlü bulamıyordum. 10-15 dakika yürüdükten sonra acil çıkış kapısı gibi bir yazı gördüm ve hemen koşmaya başladım. Kapıyı tam açtığımda önümde görevliyle karşılaştım. Saçımı tutarak beni bir odaya getirdi.
- 'Nereye kaçacağını zannediyorsun heryerde gizli kameralar var morgda gördüğün insanlar gibi yapmamı ister misin sevgilini ve arkadaşlarını?' dedi.
-'Hayır hayır lütfen onlara dokunma bir daha kaçmaya çalışmayacağım.' diye haykırdım çaresizce.
Sana bir ceza vermem gerekiyor dedi ve odadan çıktı bir kaç dakika sonra yanında Enesle birlikte geldi. Enes beni görünce çırpınmaya başladı ama kolları, ayakları ,ağzı bağlıydı. Sonra 2 adam çağırdı ve Enes'i dövmeye başladılar.
-'Nolur yapmayın, bırakın onu nolur!' diye ağlasamda bayıltana kadar dövdüler. Hepsi benim yüzümdendi. Ya Enes uyanmazsa? Aradan bir kaç saat geçtikten sonra Enes gözlerini açtı. Hemen yanına koştum. Özür dilerim hepsi benim yüzümden özür dilerim diye ağladım. Sonra arkamızı döndük birbirimize ve bir şekilde ellerimizi çözdük. Ağzındaki bantı çıkarttı ve bacaklarını çözdü.
-' Hiçbir şey senin suçun değil. Sen bizi kurtarmak istedin sadece.' dedi. Ben ona gördüklerimi, morgu anlattım. Tüyleri ürperdi resmen. Doğa merak etmiştir çok ya ona bir şey yaparlarsa dedim. O sırada kapı açıldı ve bize yeni tulumlar giydirip su kaydırağına götürdüler iğne vurdular ve hepimizi tek tek fanusa koyup kapağı açtılar. Gittikçe kötü oluyordum. Vücudum artık kaldırmıyordu. Ama yapacak başka bir şeyim yoktu. Aradan 2 gün geçtikten sonra gözlüklü 14 yaşlarında bir çocuk daha getirdiler. Çocuk hiç konuşmuyordu ve her yeri inceler gibi bakıyordu ve bize su kaydırağında nefesinizi tutabildiğiniz kadar tutun sakın suyun ağzınıza gitmesine izin vermeyin diyordu. Tek dediği de buydu. Çok gizemli bir havası vardı. Ama o da bizim gibi kaderine terkedilmiş bir vaziyetteydi. Doğa günden güne daha kötü oluyordu. Hepimiz kötü oluyorduk ama onda başka şeyler olmuştu. Sağ kolunu oynatamıyordu ve o kolu mosmor olmuştu. Görevliye söylediğimizde onu yanımızdan aldılar ve bir odaya götürdüler. 1 gün sonra getirdiklerinde aman tanrım ne olmuştu ona? Kolunu kesmişlerdi. Doğa ağlayamıyordu bile. Enesle ben hemen onu alıp yatırdık. Ondan gizli ağlıyorduk. Bizim bu cehennemden hemen kurtulmamız gerekiyordu.