Hayatınızda hiç yaşanmamış gibi gelen ama gerçekten yaşanan; Sizi de bunun hayal mi yoksa gerçek mi olduğu hakkında şüpheye düşüren bir durum oldu mu? Benim oldu.
Kulağa delice geliyor ama cidden böyle bir an yaşadım. Hem de çok yakın bir tarihte.Lisemin son senesinde her şey oldukça sıradandı. Sıradan arkadaşlarım, sıradan ailem, sıradan lise aşklarım... Öyle ki her şey sıradandı, çok basittim ben.
Fakat tüm bu basitleştirilmiş hayat düzenimin ortasında bir aykırılık infilak etti. Tamamen şans eseriyle tanıştığım (buna tanışmak denmezdi) biri gelip beni tüm varoluşlara şüphe ettirdi. Tuhaf birine ne kadar güvenmem gerekirdi ya da ne kadar yakınlaşmam, bilmiyorum ama ben ona takılmayı tercih etmiştim. Bulanık bir suya daldığımı bilmeden, ömrüm boyu aklıma kazınacak facianın kucağına yüzmüştüm.
...
"Koskoca lise hayatın boyunca sap kalman yetmiyor gibi bir de mezuniyet balosuna da tek gitmiş olacaksın."
"Sevgilime katılıyorum."
1 saattir, tam 1 saattir yakın arkadaşlarımın beni belli bir konuda ikna etmesine katlanmak zorunda kalıyordum. Artık aynı şeyleri duymaktan o kadar bıkmıştım ki çığlık atıp benliğimden uzaklaşmaya milimler kalmıştı.
"Birincisi, ben halimden memnunum. Balo umrumda bile değil." Bana bakan iki avanak oğlanın suratına tane tane konuşuyordum. "İkincisi, gidecek illa birini bulurum. Beni dert edineceğinize gidin kendinize çift takım elbisesi alın."
"Beomgyu'nun zayıf noktasından vurup konuyu değiştiremezsin. Bugün sana bu olayın kritiğini yapmaya geldik."
"Aynen, kendi evlerinizde yeterince rahat öpüşüp koklaşamadığınız için benim evimi kullanmak için burda değilsiniz." Dememle suratıma ikisi tarafından yastık yemem bir oldu.
Beomgyu ve Soobin benim lise başından beri arkadaşlarımdı ve anlaşılacağı üzere evet sevgililer. Tam dört yıl boyunca onların mıç mıç ilişkileri arasında nefes almaya çalışan bir zavallıydım. Üçlü arkadaş grubunda, o kaldırama sığmayan kişi bendim. Arkalarından takip eden kişi bendim. Birbirlerine kalmaya giderken, yalan söyledikleri konunun merkezinde ben vardım.
"Bak madem gidip açılmıyorsun çocuğa, hadi sana eş bulalım." Soobin'in önerisiyle Beomgyu da telefonunu çıkarmıştı. Büyük ihtimalle telefon rehberini bir güzel gözden geçirip kriterlere göre ayrımda bulunacaktı.
"Okuldaki ergenleri istemiyorum." dedim.
"Sen ve deli gibi hoşlandığın çocuk da bir ergen. Umarım farkındasındır." Beomgyu'ya dil çıkarıp oturduğum çalışma sandalyemde büzüldüm de büzüldüm. Her ne kadar bahane bulmaya çalışsam da beni bir yerden vurmayı başarıyorlardı.
Ve de evet, her ne kadar itiraf etmek zor olsa da ben Kang Taehyun'dan deli gibi hoşlanıyordum.
"Hayatımda senin kadar özgüvenli bir çocukla daha tanışmadım ama tam bir yıldır Taehyun'la konuşmuyorsun."
"Evet abicim bu yürüyen ego nasıl olur da Taehyun'un yanında kem küm konuşmaya başlayabilir aklım almıyor." Soobin'e hak verdim ama suratına 'hadi be ordan' der gibi baktım. Bu da egomun bir parçasıydı, ona evet haklısın diyemezdim yoksa başıma kakardı.
"Arkadaşından çekiniyorum daha kaç kere demem gerekiyor?"
"Evet, boyu bacağın kadar olan arkadaşından."
"Bana kötü bakıyor." Israrcıydım.
"Astigmatı var geri zekalı, sürekli uzağında olduğundan seni göremiyor." Bana Taehyun'un arkadaşını savunmaya çalıştıklarına inanamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
odağımda tanıdık yabancı -yeonkai
FanfictionYabancı diyip duruyordum ama onun çöküşünü görmenin kalbimde bu denli yara açtığını bilseydim, daha sıcak bir tabir bulurdum. Fakat iş işten geçmişti. Yeonjun benim için koca bir faciaya dönüşmüştü. Nergis faciasına. [mini fic]