11

1K 158 53
                                    

"nasıl yani şimdi bas baya sana çıkma teklifi etti dimi?"

felix jisung'u onaylamış ve açılmış ağzını çenesine bastırarak kapatmıştı. jisung beklemediği hamleden dolayı dilini ısırmış ve felix'e ciyaklamayı ihmal etmemişti.

"zaten sevmiyor muydun çocuğu? git kabul et ne bekliyorsun"

"bence direkt kucağına atla"

changbin minho'ya 'ne diyorsun?' der gibi bakmış ve göz devirerek büyüğünün kıkırtısını dinlemişti.

"bütün kurgu kucak dolu oldu yeter ya"

jisung bir kez daha ciyakladığında felix bu sefer de kafasına vurmuş ve susmasını söylemişti. 4 kişi oturup hiç bir sonuca çıkamıyordu ne yazık ki, hepsinin ağzından farklı bir fikir çıkıyordu.

"selam gençler"

yeosang jisung'un yanına geçip kolunu yanında ki çocuğun omzuna atmış ve ona garip bakışlar atan arkadaşlarına o da aynı şekilde bakmıştı.

"niye far görmüş tavşan gibi bakıyorsunuz lan?"

"duydun mu?"

"neyi?"

jisung sinsice gülümsemiş ve felix'e bakmıştı. felix için, ona söylemesinin bir sakıncası yoktu. zaten yakın arkadaşlardı, ağzından laf çıksa sorun etmezdi.

"wooyoung yongbok'a çıkma teklifi etmiş"

"belliydi zaten, tutturmuş seveceğim seveceğim diye"

"ama yongbok salağı kabul etmek yerine zaman istemiş"

minho göz devirdiğinde felix ona dil çıkarmış ve omuz silkerek okulun bahçesinde göz gezdirmişti. aslında, gözleri wooyoung'u bulmakta oldukça ısrarlıydı. bulduğunda ise panik yapıp changbin ve minho'nun arkasına geçmiş,saklanmaya çalışmıştı.

tabii bizimkiler durur mu? durmaz. yeosang wooyoung'u gördüğünde el sallayıp buraya gelmesini istemişti. wooyoung adımlarını buraya atarken, felix ise arkadan yeosang'ın omzuna vurmakla meşguldü.

"ne oldu?"

"bak kim var burda"

minho ve changbin iki yana açılmış ve felix'i kabak gibi ortaya çıkartmışlardı. felix gülümseyerek üstünü silkelemiş, ardından hiç bir şey olmamış gibi minho'yu ve changbin'i iki yana ittirerek aralarına oturmuştu.

"benden mi saklanıyordun?"

"yoo ne alaka, ben niye senden saklanayım"

"senden saklanıyordu"

felix ve wooyoung dışında herkes bir ağızdan felix'i ifşa etmiş, felix'in kötü bakışlarını kazandıklarında ise anında ortamdan tüymüşlerdi. wooyoung olayın şaşkınlığını atlattığında felix'in yanına oturmuştu.

"neden saklanıyorsun ki? kötü bir şey mi yaptım?"

"hayır, utandım sadece"

wooyoung tatlı bakışlarını felix'e yollamış ve minik ellerini ellerinin arasına alıp vücudunu biraz ona döndürmüştü. o tam gözlerinin içine bakmaya çalışırken, felix göz göze gelmemek için oldukça ısrarcıydı.

"seni zorlanmadığımı biliyorsun değil mi? sana da garip geliyor bu olanlar farkındayım. ama ilginç bir şekilde kısa sürede sana çok alıştım ve bırakmak istemiyorum. her bir anımda seni düşünür oldum amına koyayım nesin sen?"

wooyoung sona doğru bütün duygusallığı bozduğunda felix bu sefer gözlerini buluşturmuştu. ifadesiz bir suratla wooyoung'a bakarken, wooyoung bir küfür savurmuş ve ağzına vurmuştu.

"sonu unutalım"

"gerizekalı ya, bir şeyi beceremiyorsun"

"sarhoş ediyorsun beni gülüm,kelimelerim anlamsızlaşıyor"

"şükret ki keko da seviyorum"

"bir dakika ne? benden başka kekoya mı baktın sen?!"

"hayır.. ne alaka?"

"test ettim"

"sana girsin o test wooyoung"

"sen sokucaksan olur gülüm"

"gülüm demeyi keser misin?"

"gülüm"

"engel tuşu yok mu ya?"

"öp tuşu var olur mu?"

felix yüzünü buruşturarak ayağa kalkmış ve çalan zille beraber okula doğru ilerlemeye başlamıştı. wooyoung ise 'gülüm' diye sayıklayarak arkasından seke seke ilerlemiş ve yine sinir etmeyi ihtimal etmeyerek küçüğünün saçını çekmişti.

sonrası ise malum :)

•••

come back yaptim nasi🙆‍♀️🙆‍♀️😫😫

ass, woolixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin