0.0

139 9 4
                                    

~Armageddon, eşitliğin sağlandığı satranç maçlarında bir kazananın olması için yapılan hızlandırılmış son maçtır. 'Ani ölüm' adı da verilir.~

-Medyadaki fon ile okumanızı tavsiye ederim. 

•••••••••••••••

250 bin yıl önce

Ölümün gelişi

Hava açıktı. Kurak bir yaz günü, Selia halkı yağmur beklentisiyle gökyüzüne bakıyordu. Aylardır bir damla suya hasret halk, ellerinde Tanrı'ya sunmak için getirdikleri ekinlerinin ve hayvanlarının en iyileri ile boş arazide bekliyordu. Tanrı ne hediyeleri kabul ediyordu ne de merhamet edip susuzluktan çatlamış topraklara bereketinden gönderiyordu.

Çorak ve geniş alan yavaş yavaş dolmaya başladığında içlerinden birisi kalabalığı yararak ilerledi. Birkaç kişiye çarpmasıyla yere düşen bakır tabak sesleri kalabalığın dikkatini çektiğinde durdu. Elini torbalardan birine daldırdı. ''Buğday değil!'' dedi. Herkes ona bakmaya başladığında öküzünün yularını sıkı sıkıya tutan bir adamın yanına gitti ve urganı elinden alarak bıraktı. Adam öküzün peşinden koşmaya başladığında konuştu. ''Hayvan değil!''

Hemen yanında elinde mücevher tutan kadını gördü. Kadının şaşkın bakışları arasında ellerininin arasından incileri asıldı. ''Ganimet değil bizim çaremiz!'' diye bağırdığında artık herkes ona bakıyordu. Adımlayarak kalabalığın ortasına geçti. Ellerini gökyüzüne kaldırdı. Yüzlerce göz uzaktan görünmeye başlayan kara bulutları seçmeye başladığında devam etti. ''Kehanet geldi!'' dedi olanca sesiyle.

Dehşete düşmüş bakışlar birbiri üzerinde gezinmeye başladığında kafa salladı. ''Tek çaremiz Tanrı'ya yalvarmak. Tek çaremiz Eploya'ya yardım etmesi için yalvarmak'' dediğinde gözleri korkuyla kaplanmış binlerce kişi ellerindekileri bırakıp yere çöktü.

Yuları bırakılmış hayvanlar tozu dumana katarken kırılan bakır eşyaların sesleri boşlukta yankılanıyordu. Kimsenin, yerden binlerce kilometre yükseklikteki Kaf Dağı'nda düşünceli gözlerle halkını izleyen Eploya'dan haberi yoktu.

Eploya, dağın zirvesinde, hiç olmadığı kadar endişeyle halkına bakıyordu. Beyaz elbisesi dalgalanırken kızıl saçları adeta rüzgara meydan okuyordu. İleriye doğru adımladı. Yeşil sarmaşıklarla kaplı bu açıklık Selia'nın koruyucularına ev sahipliği yapıyordu.

Annesini kaybetmesi ile onun görevini üstlenip Selia'nın koruyucusu olan Eploya, tecrübesizliğinin ve yüklendiği sorumluluğun altında eziliyordu. Binlerce yıldır annesinin koruduğu halk huzur içinde yaşıyordu ancak şimdi o yoktu. Her zaman onu izlemişti ama bir halka sahip olmak, onlar adına kararlar vermek farklı bir şeydi. Halkı yönetmeyi yeni öğreniyordu oysa, şimdi ise daha önemli bir sorunu vardı.

Mücadele. 

Elli bin yılda bir tekrarlanan ve kehanetiyle birlikte gelen mücadele. Varlığın, ölüme meydan okumanın mücadelesi... Yüzbinlerce yıldır zekaların çarpıştığı, hamleleri insanlarla sağlanan ve kendine özgü bir oynama stili olan satranç oyunu, her seferinde iki kabile arasında ölümün temsilcisi oluyordu. Kaybeden kabilenin koruyucusu ölümün pençesine düşüp halkını sonsuza kadar yalnız bırakıyordu ve halk kazanan kabilenin himayesi altına giriyordu. Beraberlik durumunda ise elli bin yıl sonraki diğer karşılaşmaya kadar iki kabile de birbirinden uzakta huzurlu bir şekilde yaşıyordu.

Yine böyle bir mücadelenin zamanı gelmişti. Ama bu seferki farklıydı. Eploya'nın annesi son dört mücadeleyi ustalıkla berabere bitirmeyi başarmıştı ve bu, iki kabileden de hiçbir koruyucu ölmeyecek demekti. Ancak dört beraberlik kural gereği arkasında armageddonu getiriyordu, bir kazananı olan mücadeleyi... Bu mücadelenin sonunda bir kazanan olacaktı, berabere bitse bile... Kural buydu, iki kabile de uzun süre aynı zaman içinde dünyada barınamazdı.

ARMAGEDDON ✓ kısa hikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin