0.3

61 5 2
                                    

250 bin yıl sonra,
Ölümün zaferi

''Güneşin doğmasına az kaldı'' dedi Eploya.

''Çok uzun zaman oldu'' dedi Niana. ''Zaman tekrar doldu.''

''Çok çabaladın'' dedi Bema. ''Büyük bir düzen oturttun, neredeyse işleyişte hiçbir eksiklik kalmadı.''

''Evet, öyle'' diye destekledi Niana. ''Annemin sana öğretmediği her şeyi öğrettin bana. Halkı birlikte koruduk.''

Burukça tebessüm etti Eploya. ''Bir gün mutlaka ihtiyacın olacaktı.''

Binlerce kilometre yükseklikteki Kaf Dağı'nın zirvesinden mekanik kent Selia'ya bakıyorlardı. Zamana karşı direnmeyen kent, gelişimin, teknolojinin ve mekanikliğin zirvesine oturmuş, neredeyse Kaf Dağı'yla yarışacak yükseklikteki gökdelenlerinde koruyucularının varlığından habersiz yaşıyordu.

''Milyonlarca insan tanıdım'' dedi Eploya. Beline kadar uzanan kızıl saçlarını omzundan yanına aldı. ''Binlerce oluşumun en büyük şahidiyim. Topraktan yapılma evlerinde sakince yaşayan Selia halkı nasıl bu kadar gelişti, en iyi ben bilirim. ''

Bema yavaşça adımlayarak Niana'nın elini tuttu.

''Armageddon günü, tüm halk yağmur için yakarıyordu. '' dediğinde üçü de yüzbinlerce yıl önce koca bir halkın zorlukla doldurduğu geniş alana baktı.

Bir gökdelen, Selia halkının tüm ayak izini altına hapsetmişti şimdi.

''Hiçbiri farkında değil.'' dedi Eploya. ''Benim varlığımdan haberleri bile yok ama ben onları yine de koruyacağım.''

Zaman, insanları alıp götürdüğü gibi inançları da götürmüştü. Eploya annesinin yolundan giderek defalarca beraberliği yakalamış ve kabilesinin başında kalmıştı.

Ancak zaman geçtikçe çoğalan imkanlar, insanların kalplerine kilit vurdu. Binaların katları yükseldikçe topraktan uzaklaştılar. Gökyüzüne yaklaştıkça kendilerinden uzaklaştılar. Zamanla koruyucuları ile aralarındaki bağ koptu. Ama Eploya onları hiçbir zaman bırakmadı. Halkını korumak, onun göreviydi ve o ne olursa olsun bunu yapacaktı.

Kaf Dağı ve Eploya orayı hiçbir zaman terk etmedi. Yüzbinlerce yıl halkını korudu. Demka'nın ve ölümün yenilgisinden sonra annesini örnek aldı ve her maçta beraberliği yakaladı.

''Yine bir armageddon'' dedi Niana.

Kafa salladı Eploya. ''Yine bir ölüm maçı.''

''Seninleyiz'' dedi Bema. ''Her zaman olduğu gibi.''

''Bir şeyi merak ediyorum'' dedi Niana. ''Demka'yı yendikten sonra kardeşi Yeran'la yaptığın dört maçta da beraberliği yakaldın.''

''Evet'' dedi Eploya. Kardeşinin sorusunu bekledi.

''Satranç ustası mısın ölümden mi kaçıyorsun?''

Eploya gülümsedi.

''Satrançta usta olmasam ölümden kaçabilir miydim?''

Niana cevap vereceği sırada gökyüzünde bir hareketlenme oldu. Satranç arenasında siyah beyaz zemin oluşmaya başlamıştı.

''Gitmeliyiz'' dedi Eploya.

''Demka ile yaptığın armageddonda zafer kazanmıştın. Yine aynı yöntemi mi uygulayacaksın?''

''Hayır'' dedi Eploya. ''Bu sefer çok farklı bir planım var.''

Güneş doğmaya başladığında herkes arenada toplanmıştı. Her zamanki gibi arena iki renge bürünmeye başladı. Yeran, abisinin öldüğü maçı ve halkı ile birlikte Eploya'ya bağlanmak zorunda bırakıldığını asla unutmuyordu ve bu sefer Selia'yı topraklarına katacağına emindi. Çünkü bu, armageddondu ve bu maçın her zaman bir galibi olurdu.

Eploya, kimseye belli etmese de, bu sefer çok korkuyordu. Belki ölümden, belki de halkını kaybetmekten. Ama en çok kehanetten...

Dev taşlar renkleriyle karşısında belirdiğinde Eploya başını yavaşça kaldırdı. Yeran ile berabere bitirdiği maçtan sonra her şeyi düzene koyup, yönetimi yavaş yavaş kardeşine vermeye başlamasının bir sebebi vardı.

Kehanet, dört mücadelede de gelmemişti. İki yüz elli bin yıl sonra, bir kazanan olması için kehanet geri gelecekti ve koruyuculardan birini alacaktı. Eploya son beraberlikten sonra her gece aynı rüya ile gözlerini açtı.

Çatlamış toprakların ortasında kurak bir ağaç görüyordu. Kapkara bulutlar sonrası bardaktan boşanırcasına yağan yağmur kuru ağacı suya doyuruyordu. Devasa bir şekilde uzayan ağacın dalları da Eploya'yı sarmalayıp boğuyordu.

Selia henüz küçük bir halk iken gelen yağmur bereketti. Armageddon kehaneti ile gelmişti ve kehanet yüzbinlerce yıldır uykudaydı. Ancak şimdi kehanet kendini gerçekleştirecekti.

Eploya, başını kaldırmasıyla gördüğü renk karşısında burukça gülümsedi. Niana, Bema'nın kucağına yığılırken Yeran zafer çığlıkları atmaya başladı.

Eploya'nın taşları siyahtı.

Kehanet kendini gerçekleştirmişti.

Siyah taşlar iki kez üst üste galip gelemezdi.

Ölüm, kazanmıştı.

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Hikayede geçen satranç maçı 1800'lü yıllarda İngiltere'de oynanmıştır ve bu yöntemin mucidi Blackburn isminde bir adamdır. Satranç tahtasında hamleleri tek tek uygularsanız, siyah taşların beyaz taşları mat yaptığını görürsünüz.

-Medya

ARMAGEDDON ✓ kısa hikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin